27.12.12

unut demeek dile kolaay ateş düştüğü yeri yakaar

sene 99 yazı.
9 yaşındayım.
 
eskişehir'deyim.
merkezinde değil, küçük bi kasaba.

taso var, salçalı ekmek var,
soslu mısır yeni icat edilmiş.

hani en teknolojik ürünü traktör olan,
çocukların sadece tarlaya giderek eğlendiği yerler vardır;
haftasonları çerçi arabası gelir,
iğneden bayramlığa kadar herşeyi satan.

kadınlar sokaklara kazan kurup
salça kaynatır, pekmez yapar.
evlerin damına patlıcan biber serilir.
işte tam öyle bi yer sarıcakaya.

vaktiyle babaannemlerin bi kiracısı varmış
köyleri orasıymış. onlar gidince
bizimkiler de gidip onların evinin yanında
kocaman bi ev almış.
çiftlik gibi böyle.
 biz istanbulda iğne ucu kadarız,
ama oraya gittiğimizde istanbullularız.

dedem de hulusi kentmen gibi adam.
kışları biz istanbul'dayken
köylü eve bakıyo, boyasını yapıyo,
bahçeyi suluyo.
sürekli ellerinde bi kutu süt
veya kesme şeker, misafirliğe geliyolar.

 kadınlar, çocuklar tek tip.
biz istanbul'dayken en lüks yerlerden kıyafetleri alınan çocuklarız.
 bi giydiğimizi bi daha giymiyoruz.

ilk tayt bende var,
ilk kot mini etek, ilk bustiyer.
annemle sokağa çıktığımda durdurup sevmeyen yok.
sırt çantalarım, ayakkabılarım, 
saç modellerim o biçim.

 ama eskişehir'e gidince,
babaannem diğer çocuklardan farklı olmayalım diye
her yaz başı birer şalvar diktiriyo.
sadece bir.

biz ki külotlu çorapları bile renk renk alınanlarız,
bütün yaz bi şalvar dikiliyo sadece.
ayağımıza da birer çift sabo terlik,
sabahtan akşama kadar sokaklarda dolanıyoruz.


ama ne kadar dikkat ederlerse etsinler,
yine de bi yerlerden patlak veriyo.
şalvarın altına patenlerimizi giyiyoruz,
bizim evde havuz var
köy çocukları donla giriyo, biz mayolarla.
ama çıkınca hepimiz bidonlardan yıkanıyoruz,
öğle uykusuna yatıyoruz, orası ayrı.
sadece başka rüyalar görüyoruz.
 

herşeyin ilkinin bizde olmasına çok alışmışız.
kızlar saçını don lastiğiyle bağlarken
bizim tokalarımıza imrenir,
onla kulağına ip takar biz altın küpe,
onlar çıplak ayak gezer, biz dantelli çorapla.
onlar doğru düzgün okumayı bilmez,
biz yanımızda kütüphane taşırız nerdeyse.


bi gün, dedemin yere yağlı boyayla çizdiği
sekseğin üstünde
(ki hala arka bahçede duruyo..)
çoluk çocuk zıplarken
ptt memurunun kızı ilknur elinde bişeyle geliyo.
bakıyorum, minyatür teyp gibi.

bizde onun büyüğü var.
ama bu çok sevimli.
bak diyo kulağıma takıyo
"unut demeeek dile kolaaay" diye
beynime beynime doluyo ses.

seksekte ben birinciyim ama
tüm çocuklar oyunu bırakıp ilknura gidiyo.
"aganın acık bana da takıve"
"nemiş kız nemiş", "ajansı da alıyo mu" diye etrafında dönüyolar.

bilgisayarım var, aterim var,
tetrisim var ama
ilk defa walkman görüyorum.
nasıl kıskanıyorum anlatamam..

ne dantelli çoraplarım,
ne kulağımdaki altın küpelerim,
ne hiç bi çocukta olmayan telefon kulübesi kartım..
hiçbiri umrumda değil.
benim walkmanim yok!

"neyse ya beni babannem çağırıyo
reçel kaynatçaktık biz" diyorum,
kimse umursamıyo tırıs tırıs eve giriyorum.

bütün gün kral tv karşısında
içinde "unut demek dile kolay" geçen şarkıyı bekliyorum.
deniz seki.
sürekli çıkıyo, ezberliyorum.

bi iki gün sonra
akşam sokakta çekirdek çitlerken söylüyorum,
bizde kasedi var ki ezberledim ben diyorum.

ama o zaman öğreniyorum,
hayatta herşeye sahip olunamayacağını.

elinde ne kadar güzel şeyler olursa olsun
başkasındakinin hep daha güzel göründüğünü.

sırf bu yüzden sende daha iyisi olsa bile
hep dışardakilere değer verildiğini.

insanların doyumsuz olduğunu,
"daha fazlasını iste"nin sadece bi reklam sloganı olmadığını.

neyse ki isteyen bi çocuk değildim,
bu yüzden benim hiç walkmanim olmadı.
ama bana çok şey öğretti..

hala her dinlediğimde
elimde beni mutlu edecek nelerin olduğunu
gözden geçiririm.
şarkı sözlerinin bununla zerre kadar
alakası olmasa da..

 
 






20 yorum:

  1. Adsız16:00

    aferim kız sana :) 98 de ben liseden mezun olmuştum :) geçmiş deneyimlerimiz geleceğimiz yönetmiyormuki zaten yetinmeyi bilirmisin sana verdiği kadarıyla hayatın ;))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bilsen de, bilmesen de yara bere içinde bu yollardan geçiyosun(:

      Sil
  2. çok güzel bi yazı olmuş anlamlı..

    YanıtlaSil
  3. elimizdekilerin farkında olmamak, kıymetini bilmemek.. insanların çoğu bu yüzden mutsuzluk içinde yaşayıp gidiyor.
    harika bir yazı.. hem de bu genç yaşta.. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. harika yazı yazmanın yaş sınırını ben 46 olarak belirledim, o zamanı bekliyorum. işte o zaman bloğumun adını da harika yazılar diyarı olarak falan değiştiricem. şimdi eğleniyorum sadece(:

      Sil
  4. Ne güzel anlatmışsınız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. (: siz ne güzel okumuşsunuzdur, ondandır

      Sil
  5. SENİNLE AYNI YAŞTAYIZ :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aa ne güzelmiş(: domgünün ne zaman?

      Sil
  6. bi gazetenin köşe yazısını okur gibi oldum. çok güzel olmuş. beni aldı taa köyde anneannemin yanına götürdü valla...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. fiyuvfit de benim kişisel gazetemmiş meğersem(:

      Sil
  7. diyaloglar tam olmuş yalnız ya çok güldüm :))
    Birde istanbulda yaşayıp,memlekete gidince bu durumları yaşamayan çok az insan vardır.hep özenilirsin ama aslında hiçbir farkın yoktur :)
    Sanırım bu durum bizim de Alamancılara özenmemizle aynı ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Birde deniz seki ne kadar zayıfmış len,üzüldüm ...

      Sil
    2. üzülme yav zayıflar yine inşalla(:

      Sil
  8. Çok samimi...Evet hayatta her şeye sahip olunamıyor, bu farkındalığı küçücükken kazanmışsın ne güzel ve demişsin ya hiç walkmanım olmadı, isteyen bir çocuk değildim...Yiyesim geldi o miniği:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. senin için yanağımdan bi fıstık alayım mı? çok sıkılası yanaklarım vardır benim. çünkü ben pamuktna yapılmışım!

      Sil
  9. nasıl güzel anlatmışsın,bir çağan ırmak filminin senaryosunu okur gibi oldum:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yok canım, ben kim o kadar güzel anlatmak kim(:

      Sil
  10. Hiç bitmesin diyerek okudum yazıyı, çok güzel yazmışsın. Çok güzel anlatmışsın, çok samimi çok içten. :] :]
    Gerçekten çok sevdim. :]

    YanıtlaSil

 
;