30.9.13 7 yorum

rufus..

bu adam dünya üzerinde bildiğim tüm müzisyenlerden
daha başka şekilde müziğiyle bütünleşen bi adam.

sanki piyanosu veya sesi olmasa 
bi köşede dilencilik yapacak, sakat kalacak falan.
hayatta yapacak başka hiç birşeyi olmayacak.

ayrıca şu anda beni sakinleştirebilen tek ses.
huzurlu bi kere. gözümü kapatıp dinlediğimde o kadar sade ki.
gürültüsüz, gerginlikten uzak.

biri kulağıma böyle fısıldasa hiç derdim kalmaz dedirten.
sükunetin yavaş yavaş ruhuma girmesi gibi.


 ne istiyorum biliyo musun?
tanıdığım kimsenin olmadığı bi yerde,
ama çok güvenli bi yerde
çocukken olduğu gibi beyaz çarşafların altında uyumaya çalışayım.
dışarda yağmur yağsın.
across the universe geçsin kulağımdan,
nothing's gonna change my world desin.


sakin sakin uyanayım
iş olmasın okul olmasın dert tasa olmasın
etrafımda kıymet bilmeyen kimse olmasın
o sırada everybody knows çalsın..


it's not very smart
tends to make one part
so brokenhearted desin sonra.
bi tarafını kalbi kırık bırakmak akıllıca değil desin..
insanlar anlasın bunu


oooo jerusaleeeeem diye bağırayım neşeli neşeli.
en sevdiğim gelsin son olarak;
the one you love


çok şey istiyorum dimi okuyucu?
bi an bana da öyle geldi..




29.9.13 10 yorum

:* öpücükler vol.21

:* nasığl?!
yara greycoy aslında rasıl krov değil mi?



:* sergen yetenek sizsiniz'den
acunla hülya eğlenirken saf saf bakan hali
insanları daha fazla "ben de aynen böyleyim işte" bunalımına
sokmasın diye ayrıldı bence.


:* boynunuza bi canon/nikon asın,
bi kız kulesi fotoğrafı çekin,
bi de blog sayfası açın;
profesyonel fotoğrafçısınız!


:* artık oyuncak telefonunu uzatıp
al konuş baban arıyomuş diyen masum çocuk kalmadı,
tehlikenin farkında mısınız?


:* ev telefonu da kalmadı ki
birileri arayıp "nerdesin" diye sormaya devam etsin..


:* boya firmasından gelen 130 metrekarenizi
şu kadara boyuyoruz mesajına
"lazım değil" yazıp göndermemden
ve kendileri tarafından onlarca kez aranmamdan sonra
vodafone'dan arayan operatör kıza
bi dakika bekleticem diyip mabel matiz dinlettim.

beş dakka boyunca kapatmadı, helal olsun.
hayır başka arayanım soranım da yok şu sıralar,
benimki neyin nankörlüğüyse..


:* tavuk mu balıktan havyar mı yumurtadan?


:* komşunun kızı narin'e şimdi gitmem lazım
gelinlik provam var dedim,
iyi ki söyledin gidelim de sana yuvarlak altın alalım dedi.
beş yaşında.
öğretmeye başka geleneklerden başlasanız analar?


:* mahsun ibo izzet alişan özcan,
lara gofret pink freud pucca ayşe arman.


:* sivrisinek tamam belli niyeti de,
kara sineğin vücuda konmasındaki amaç nedir?
bunca yıllık biyoloğum,
buna bi açıklama getiremedim.
atayizler bunu açıklasın.


:* atayizler bunu da açıklasın!


ahaha :D


:* evrim demişken,
şimdi yatayım sabah erkenden kalkıp ders çalışırım
zamanlarımı geri istiyorum!


:* uçakları kara kutu malzemesinden yapmak,
devletin para basıp borç ödemesi falan
neden kimsenin aklına gelmemiş?


:* (bkz: salaklığa ortak aramak)


 :* -neden benden sakladın?
+sen kızarsın diye.

hayat bu diyaloğun tersine dönmesini gerektirir,
biliyorum.







 
2 yorum

sükunetim deliliğimden!


bugünün şarkısı bu olsun okuyucu.
loopa al, bütün gün dinle.
arada benim için "sükunetiim deliliğiimden" de.
(asaletinden susan insan kalmadı azizim..)

mabel'in neden barbaros şansal gibi giyindiğini
çözememekle birlikte
-allasen saldırmaya yer arama okuyucu-
deli deli bakışları için kensini tebrik ediyorum.
arada ben de böyle bakarım,
on numara deli bakışı.
ceylancığım da pek tatlısınız maşallah.

tabi orjinaline saygıda da durmak gerekir.

o değil de
yıldız tilbe ne kadar amy, ne kadar genç, yıpranmamış, mutlu.
ben bu kadını çok harcanmış buluyorum okuyucu..



(edit: aşk yok olmaktır diyo,
yok etmektir demiyo tamam mı?!)




2 yorum

böyle yaşlanmak olmaz; seninki eskimek, çökmek. ruhu küsmüş bomboş bir bedensin.


o adamın yerinde olmak için saçlarımı verirdim.

ya da durup dururken
"bu bizim geleneğimizdir" diyip mutlu etmek isteyen
herhangi biriyle tanışabilmek için.
 
ben bi şebnem ruhlum olsun diye
bütün kitaplarımı, kirpiklerimi, ellerimi verirdim.




28.9.13 8 yorum

bazıları çikolatalı sufledir, bazıları saçlı çorba.


bazı insanların gösteriş meraklısı tavırları vardır,
bazılarının gerçek hazineleri.

bazı insanlar elindekiyle hava atmayı sever,
bazıları elindekini paylaşmayı.

bazı insanların kalbi kocamandır,
bazılarının kibri.

bazıları en iyisini ister,
bazıları en iyisini sunar.

bazıları değişir,
bazıları değiştirir.

bazıları olmayan mutluluğunu anlata anlata bitiremez,
bazıları nazarlara gelmemek için susar.

bazıları mutlu etmeye odaklıdır
bazıları karşısındakini umursamadan mutlu olmaya.
 
 bazıları "dinler misin" der,
bazıları "sus ben konuşayım".

bazıları etrafındakiler için yaşar,
bazıları herkes onun için yaşasın ister.

bazıları hep yaşından olgundur,
bazılarıysa hiç yaşına uygun değil.

bazıları yapıcıdır,
bazıları yıkıcı.

ve her ne hikmetse iyi olan kısma
hep kötüsü denk gelir.





27.9.13 4 yorum

umutsuz ev kadınının devri geçti anacım

 
insanın dert edip de
neden böyle oldu, oluyo, olacak dediği bazı konular varsa
allah ona eşşşek yüküyle iş veriyomuş okuyucu.
koştursun koştursun da neler döndüğünü
düşünmesin diye.
 
ben bugün bunu anladım.
 
işte yüce adalet dediğin budur!
 
 böyle boş beleş ev teyzeleri var hani,
televizyon karşısında fasulye kırıp
bi komşu gelse de neler dönmüş serhat muhabbeti yapsak diye bekleyen.
 büyüyünce ne olmican dense
ilk sıraya bu durum yerleştirilmeli bence.

boş durdukça kafasında kuran,
o ne dedi bu neden böyle baktı
ben neden öyle yapmıştım da o yapmadı diyen insan olmak
hakkaten insanın ömrünü çürütüyo ben sana diyim.

 varsa böyle bi karşılık bekler hallerin,
vazgeç.
bi olay nası başlıyosa öyle gidiyo çünkü.
insanlar değişir diye bekleme, sen de değişme.
bak hata bu; yaz bi kenara.

 bi uğraş bulmak lazım okuyucu,
kitap okumak, el oyalamak, kafayı dağıtmak için bişeylere koşturmak lazım.
 
on marifet kadını olalım demiyorum ama
şimdi ben bu konuya da nerden geldim
derdin var mı yok mu bilmeden,
onu da tam çıkaramamakla birlikte
kurma yani kafanda.
takma boşver herkesin kalitesi kendine.

özü bu.
 
 
(ne yazıyor bu kız?!)
 
 

26.9.13 10 yorum

hangi aşk adil ki?


hani bazen eski kliplere bakınca
insanın maymundan evrildiğine bi inanasın,
tüm şarkıcıların atasının ajdar olduğunu sanasın,
allam nolur ilerde çocuklarım da bana bu gözle bakmasın
diyesin geliyo ya okuyucu;
işte bu olayın tek istisnası bence candandır.

kadın hep güzel.
hatta o zamanlar daha da güzelmiş.

şu klibe bi baksana..

 görsen ne sorarsın deseler "naber" derim.
hemen arkasından da yapıştırırım,
"neden evlenmedin ki neden çoluk çocuğa karışmadın
çok da hanım bi ablasın" diye.

hayır demet akalın falan elli kere evleniyo da
bu kadını niye bi alan yok?

(bkz: dert etmeye konu aramak)



25.9.13 14 yorum

eskisi gibi.

nasılsın okuyucu?

uzun zamandır yoktum.

fransız dantelli klozet seti,
kapuçino pike takımı,
"ay kız mozaik aynalı setler çok modern" salon takımları aramakla,
akşam eve dönüp annemin yorgun bakışlarına
ekstra yorgun bakışlarla karşılık vermekle,
 bazı insanların neden "öyle" olduğunu anlamaya çalışmakla meşguldüm.

onlarca bardak, yüzlerce tabak,
"ay bundan var mı bak eksikse al" kategorisinde
binlerce minik parçayı eve doldurdum.

halama koşturmaktan elli altı kilo verdirdim.
tezden falan ümidi kestim.
 dün doğum günümdü, ailem ve arkadaşlarım için allaha
tekrar teşekkür ettim.
(bu arada teşekkür ederim you allah şeklinde
bi tuhaf çocuk şarkısı vardı.)

listemde kalan dört eksiği tamamlamak için
son üç gündür istanbul'u talan ettim
ama ne hikmetse elim kolum dolu
fakat o dört parçayı içermeyen bi halde eve döndüm.

beyaz kitaplığın hediyesini HALA gönderemedim!
geçen gün sırf bunun için gidip aynaya tükürdüm.
(sildim anne, ebet.)

bazı insanlara olan inancımı tamamen yitirdim,
yeni yaşımda ümit etmemeyi öğrendim.
hayatıma daha fazla
"neden böyle yapıyosun" yerine "ben ne yaptım da böyle yapıyosun"
diyen insan sokmaya karar verdim.

öyle tuhaf ki halim,
dün gece sabaha kadar fatih terim'e ağladım.
ahh aamir khan burda olsaydı
ben herşeyi sarıya boyar çok mutlu olurdum dedim.


 oyyi ne tatlıymış dediğim halıyı buldum!
benim oldu!

zeynebi özledim, gülbilge büyüdü mü lugatına neleri ekledi
çok merak ettim.

bi mabel dinledim, bi muse.
bi güldüm, bi ağladım.

saçlarımı kısacık kesmek istedim,
hepinizi tek tek okudum ama yazamadım.

blogger'a dönüp "hani kapanıyodun bizi niye bloglovine geçirdin?" dedim.

az önce yine laf anlatamamanın
bünyemde oluşturduğu hasarları tespit ettim.

burdayım.
eskisi gibi.
belki senin hiç tanımadığın kadar eski.






18.9.13 12 yorum

tek derdi güzel sonları masalların..

 daha önce de anlatmıştım bu hikayeyi ben..

"en çok beni severmiş o,
beni aramış gözleri.
gerçekten."

hepsi masalmış,
aslında böyle birşey yok;
sadece söyleyeyin ümidi.
"en çok beni seviyor" değil,
sever-miş.
"beni aradı gözleri" değil,
ara-mış.
"gerçekten"
niye üstüne basa basa gerçekten?
kendini inandırmaya çalışmaktan başka ne ki bu..

gerçekten?!.


cepte durduğunu sandığın umudun
çok uzaklarda istemeden kendini belirtmesi esnasında 
ceplere giren eller bomboş çıkarmış..

"en çok beni severmiş" diye düşünülenlerin
 aslında sevmediği bilmezlikten gelinerek 
sahte umutlar üretilirmiş..

 bir gece yarısı konuşulanlar,
bir insanın aklından bir ömür çıkmazmış,
bir varmış, bir yokmuş,
bazı şeyler çok hızlı yok olurmuş..




16.9.13 14 yorum

allam! ölümüm yakın da göremeyeceğim günleri sen bana rüyamda mı gösteriyon?!




garip garip rüyalar görüyorum okuyucu.

bi seferinde ikiz çocuklarımı görüyorum,
bi seferinde küçücük kuzenimin düğününü görüyorum
üstelik herşeyiyle ben ilgileniyorum.

düğün bitiyo ben huzurla eve gidiyorum.

bazen yaşlandığımı görüyorum,
bazen enver'in yaşlılık halini.

bazen bi kedim bi kızım varmış gibi görüyorum.

tüm bunlardan çalışma prensibi hala belli olmayan sema beyni ne çıkarıyo peki?

allam! ölümüm yakın da göremeyeceğim günleri
sen bana rüyamda mı gösteriyon?!

geçenlerde bi sabah kalktım
ama nasıl etkilenmişim anlatamam.
dedim kızım senin vaktin daralıyo olabilir,
pozitif ol. hayatta istediğin ne var bi sıraya koy;
sıradan başla halletmeye.

(ilk sıraya kitchen aid koydum, ebet.)

 eş tamam, ev tamam.
gidip "bu olsun bu olsun burası da bu olsun" diye
kafamıza göre seçtiğimiz eşyalar tamam.
diploma tamam, pasta yapmak tamam.

ananın babanın kardeşinin sağlığı sıhhati tamam,
en sevdiklerinin yanında olduğu gerçeği tamam.

bi insanın hayattan bekleyebileceği başka ne kaldı?
bak görüyo musun kalmadı işte okuyucu.
herşey tamam, geldi benim vaktim.

hatta öleceğimi bilsem napardım listesini de düşündüm
adam akıllı tek bi madde bile yok.
millet -my name is earl gibi- neler yapıyo..
muhtemelen kuzenime "sen bi patates salatası yap
ben de poğaça yapayım çay koyalım içelim" derdim.
son bi kahve atardım, telefonumu şarja takardım.

bu yani.

bunları düşünüp postu yazmaya başlamışken yeni yardoçumuz muhammet geldi odaya. dedi sema hakkını helal et.

bende nasıl bi şaşkınlık, allahım azraili muhammet'in suretinde mi gönderdin sorunsalı, gözlerim fal taşı gibi açılmış.de bi fal taşılık..

meğersem amarika'ya gidiyomuş.
içim bi rahatladı.
sonra dedi ki " döndüğümde sen olmayacaksın"
dı nı nı nım!
bu neyin mesajı şimdi?!

git dedim git yürü git hak mak iddia etmiyorum üstünde.
şaka be şaka olur mu öyle şey,
zaten ne kadar vaktim kaldığı hiç belli değil
"eşiniz hanfendiye selamlar, selametle" dedim
gitti.
döndüğünde ben nerde olucam allahıığm?!


tabi bunların hepsi annemin yanına gidince
akşama kadar sırlar dünyası, küçük kıyamet,
efendime söyliyim tuhaf flash tv filmleri, gerçek kesit falan izlemekten kaynaklanıyo olabilir.
artık düşen yapraklara bakıyorum üstünde sema yazıyo mu diye,
psikolojim bozuldu.



beyaz ceket giymiş adamlara bakamıyorum,
turuncu saçlı insanlardan kaçıyorum.
(bkz: adını bilmediğim melekli bi tv dizisi)  

selamın kavlen.

allam diyorum,
hep 26 olmak istemiştim ama bari bu doğum günümü göreyim.
bi düğünde yağmur yağacak mı onu göreyim,
allam sen biliyosun işte,
amin!



 
15.9.13 9 yorum

stop crying, your heart out.


bazen varolduğunu bildiğin şeyleri görmezden gelmek istersin,
bazen varolmadığını bildiğin şeylere inanmak.

bazen de sadece huzurla uyumak istersin.
bunu senin için sağlaması gereken insanların
gerçekte ne yapmaya çalıştığını düşünmeyerek.




14.9.13 14 yorum

:* öpücükler vol.20

:* ben de özledim başlıyomuş.
"adını leyla koydum onur'un yolu" olmalıydı bence.
tamam kuzensiniz anladık da
neden işler güçler çakması?


:* masumların katledildiği zamanda
sidik ve siyaset yarıştırmak.
işte bütün mesele bu.




:* yeni faforim vaykings.



:* ali kıza bir clark çekiyor,
kahvedekiler ın ın ın diyor!

(bkz: clark gable)


:* kafanın üstündeki güneş gözlüğüne tahammülüm yok.
biri insanlara beyne güneş geçmeyeceğini,
olası tehlikeli durumlarda gözlüğün koruyamayacağını anlatsın.


:* tezimi o kadar bitiremedim,
o kadar boşuna kürek çektiğim bi kavganın içindeyim ki mikroorganizmalarla;
artık sırf acıdıklarından benim için bünyelerini zorlayacakları hale geldik.
genetiğin demagojiyle değiştirildiği noktadayım;
biri beni tez konusu yapsın.


:* bazıları için başkalarının gözü önünde
sergilenmediği sürece
aşk diye birşey yoktur.


:* dedem yeni evim için muhabbet kuşu hediye etti,
adını 737 koydum.
çok dinliyo okuyucu, böyle kafasını eğip her haltı dinliyo.
ama konuşmuyo. tık yok.
bi gün sevmediğim birinin yanında
hanım hanım bu senin hakkında böyle söyledi diyerek
bütün birikimini boşaltmasından öyle korkuyorum ki
geceleri uyku girmiyo gözüme.


:* ramazan bittiği için ağlayan bülent ersoy,
her konser öncesi iki rekat namaz kılan emel sayın.
köşeli daireler.
oksimoron türk san'atı.

(hemen "hee ne yani ikisi bi arada olamaz mı
sen işte öyle hedesin böyle hödösün" diye saldırma okuyucu.
oksimoron dedik.)


:* bazı insanların eğitime tahammülü yok.
herhangi bi konuda birşeyin kendilerinden başkası tarafından
bilinmesi durumuna o kadar öfkeleniyolar ki,
çözemiyorum.
"aa nasılmış" demek "ben daha iyisini bilirim"den daha kısa bebeyim.


:* haksızlık edenee isyan ederdiin
insanlık bu değiil bu deeğil derdiin
sonunda darbeyii kendin indirdiin
sen de miii leeyla?
sen dee mi leeeyla?


:* hepsi tamam da, o emine ile erdoğan fotosu yakışmadı ali atay'a bence.


:* hayatta gördüğüm son dolu şey
9999999 in 1 atari kasediydi.
sonrasında hep bi boşluk..







2.9.13 3 yorum

gözden çıkardım yarii yalnız ölmesem bariii noolur noolur nooluuur kendini bana veer!



bir yasemin mori harikasıyla daha karşındayım okuyucu
eteklerimi tuta tuta dansetmek ve
bağıra bağıra bu şarkıyı söyleme isteği içerisinde;
kulaklarının pasını yasemin hanım kızımız sayesinde atmış,
biriken enerjisini ise birazdan 
deli dürtmüş gibi yürümek suretiyle atacak bir halde!

esaas söylediğimm
bak benn zır deliyim!
ya benimsin, ya da ölüsün!
budur tek söylediğiiiimmm

(ol tugeedır!)
noolur noolur nooluur
bu suç belki affoolurr noolur noolur nooluuur
kendini bana veer! 



4 yorum

ne demiş atalarımız? purple perfection!

naber okuyucu?
hadi hadi iyisin naz yapma.

kendime bi şarkı söyleyerek başlamak istiyorum.

en sevdiği reeenk
morolaaannn kadıın
en sevdiği kelimee
aaasiiii..
-dınınım-
tamam, yeter. kafanıza su falan damlatmicam,
merak etmeyin işkence bitti.
  

bugün de herşey oturma odam için temamı belirlememle başladı.
(allam şu kız evlense de kurtulsak!)

tema menekşe.


tasarım tam olarak bu olduğundan,
mor ve sarıyı birlikte kullanmak istediğimden
ne yapsam da aksesuar ne yapsam diye araştırmaya koyuldum.
arada böyle gazeteci kimliklerim vardır.

şimdi ay evde de boş boş oturuyorum
şunları da yapsam diyeceğin bi iki fikir veriyorum,
dikkatli bak.
sonra gelip semmma ben yaptım da neden böyle ajdara benzedi deme.
incelememişsindir, havalardandır der geçerim.

dekorasyon önemli.

bi kenarda bu otursun istiyorum.
 

şaka şaka. tamam, cıvımadım.
(bkz: evlerden ırak)


hemen keçe alıp bunu yapmalıyım!


var mı başka önerisi olan?



1.9.13 22 yorum

hanimiş

okuyucu! nasılsın?

sen sakın sorma tamam mı aman sorma bak.

bir yoğuken neler yaptım postuyla daha karşındayım.
bu süreçte nerdesin, hasta mısın bişeyin mi var
ama biz seni çok özledik şeklinde mailler atıp soran
merak eden herkese teşekkür etmeme hiç gerek yok.
bi allahın kulu sormaz mı olm?!
niye yapıyonuz böyle?

neyse. olur arada öyle, işin gücün vardır.

herşey bi kitap siparişiyle başladı..
(dını nı nı nı wornır bros)

yeni eve yeni kütüphane yapılacak,
e benim de yeni kitaplara ihtiyacım var şeklinde
bulunabilecek en saçma bahaneyi ürettim;
kendim bile inanmadım.
kim bin beş yüzüncü kitabını almaya gerçekten ihtiyaç duyar ki?

ama kendimi kandırmanın bi yolunu bulmalıydım.
dedim chattam, grange, dekker rafım var,
aamedümit rafım var, ihsan oktay rafım var
neden tess gerritsen rafım yok?
hemen olmalı! hemen! hadihadi kımon diyerek gittim 
zira yeni evlenecek bi insanın en büyük eksiği
tess rafıdır.


elimde var mı yok mu diye bakmadan
güzel dursun diye bütün tess kitaplarını aldım.
kredi kartından alıp babama acıyınca
"baba vereyim bunların parasını ben sana" dedim,
sonra "yok kızım" cevabını alınca ne yaptım?
o parayla tekrar kitap aldım!


 normalde sipariş notuna
"allasen ayraç yollamayın bak ölümü görün" yazardım ama
bu sefer yazmayıp çizgi yayınlarının
çerçeveletilesi ayraçlarıyla tanıştım.
ephesus'un ayraçlarıysa
yeni kitap almak için bahanem oldu.
işte ihtiyacım olan tam da buydu!


 ne yaptığımı tahmin etmek zor olmamalı,
arada böyle zekiliklerin vardır bilirim okuyucu.
yine kitap aldım!


sonra ben bi hasta ol, bi hasta ol
evden dışarı çıkama.

hayır, bunda dışarı çıkacak param kalmamasının
hepsini kitaba yatırmamın falan etkisi yok.
başımı kaldıramadan, bloğa falan giremeden
danalar gibi kitap okuduğum bi hafta geçti
demeyi çok isterdim ama yok. olmadı.

mobilya bakmak konusunda
gelin kaprisinin zerresini göstermeden
kendime bi mağaza seçtim ve buraya bu buraya bu olsun mu
diyip envere de onaylattırdıktan sonra
iki saatte bütün evin eşyasını seçmiş bulundum.

epten aykırılığın bi örneğini göstererek
gelinliğimi kafamda tasarlayıp siparişini verdim,
ne çıkıcak tam olarak bilmiyorum.
rengi bile bilmiyorum, ben kapuçino demiştim ama
galba ellerinde yok, kapucuna yazmışlar.
neyse inşallah o da güzel bi renktir,
pembeli membeli bi gelin olmayı hiç istemem.
arada böyle kahveye düşkünlüğümü yansıtırlıklarım vardır.

kasım ayının sonbaharda olduğunu yeni anlamış gibi
sonbaharda yağmur yağaar diyince annemin bazı arkadaşları,
biz kuyruğu yanmış kedi gibi yine düğün mekanı bakmaya başladık;
nasılsa tuttuğumuz yer cepte diyerek.
sonra dedik ki
biz yağmurlu kır düğünü istiyoruz.
neyse ki çok vakit kaybetmeden sonuca bağladık.


 hifa hatun meleğiyle arkadaş oldum,
kensi kıymetimi bilmeyip bana
"deli kafa" diye seslenmeyi tercih ediyo ama
ben o tam bir leydi gibi yetişsin diye
hep bayan hifa hatun diye sesleniyorum.
çocuktur, olur öyle.


benim evimde tepsi yok ki diye sanki dünyada tepsi satılmıyomuşcasına
deli gibi tepsi boyadım annemin yanında.
dekupajladım, utanmadım yat verniğiyle vernikledim.
sanki altın kaplama da yıkayınca çıkacak.

sonra onları istanbul'a götürmeye üşendim,
taam ya bunları burda kullanalım diye bıraktım.
sonuçta benim yine tepsim yok.
eşin dostun bloğumu takip ettiğini biliyorum,
bi ara bi eksik listesi yapıcam ama tepsiyle başlayabilirsiniz.


bi de evim varmış gibi kapısına süs yaptım.
doğmamış kapıya süs biçmek..

aslında ben kına süsü yapmak için on metre kırmızı keçe aldım
sonra süsleri beğenmedim o keçe elimde patladı.
ne yapsam diye düşünmekteyim.
hayır kırmızıdan da çok hoşlanmam..


bizim kızlarla
günde on buzparmak gücüyle ev topladık.
tadilat, temizlik, taşınma.
sonra koloni halinde babannemde kaldık,
kadın bi haftada 16 kilo verdi.
bazen böyle sağlığa faydalılıklarım olmuyor değil.


babannede kalınca içime bi
içli köfte yapıp buzluğa doldurmak, bamya ayıklamak,
reçel yapmak salça kaynatmak isteği gelir.
hayır babannem üst katta,
düşün ben ne sıklıkla neler yapıyorum.
baanne dedim hadi salça kaynatalım.


sanki buzullarda yaşayacakmışım gibi
kavanoz kavanoz salça yaptık kışa hazırlık.
belki orda market, bakkal, domates, bitki falan yoktur
hazırlıklı olmak lazım.
bu arada salça makinesi çok işe yarıyo,
alın bak.


ergenliğini bildiğim kızın bebeği doğarken
hoşgeldin hediyesi yaptım,
tanımadığım insanlara pasta yapıp
mutlu etmenin dayanılmaz hafifliğini yaşadım.


bu arada lily bi sabah intihar etti.


yağmur duası ettim.
(öğreteyim;
allam nolur yağmur yağsın amin.)
yağmur yağdı!
çok yağmur yağdı okuyucu!

cory öldükten sonra glee izleyememenin boşluğunu
hiçbişeyle dolduramadım.
vikinglere mi başlasam, homlende mi diye düşünüp duruyorum.
en iyisi hannibal sanırım..


cihangir'deki merdivenler boyandı,
sonra tekrar boyandı.
iki grup da merdivenlerdeki böcek yuvalarını
ve bitkileri düşünmedi.
boğdu kimyasala.
o yüzden ben iki halini de sevemedim..

en önemlisi mısır'dan suriye'den filistin'den
dünyanın halinden gözümü alamadım..




senin bu temponu biz değerlendirelim
dünyaya fazlasın diyen uzaylılar
gökyüzünden bi pencere açtı,
ama o pencereye ailemi, enveri, kitaplarımı ayakkabılarımı
çekmez uzay aracı diye kapat kapat esmesin dedim.

neyse ki cereyan yapmadan kapattılar.
arada böyle davetsiz misafirlerim gelir.


yazmayı özlemişim, onu farkettim.
iyeoka dinledim bol bol.
geniş aileli babanne kahvaltıları yaptım her sabah
yani babannemden "salak yemin ediyorum gerizekalı bu kız
kavaltı yapılmaz mı" cümleleri dinlemekten ibaretti
ama olsun, mutluydum.

halam yine gezentiliklere çıktı
hala nolur eve dön sabahaçi uyku uyuyamıyom
çok özledim halaaa! nerdesiiin?!

tez desen yok.
beyaz kitaplığın pakedini hala gönderemedim,
içime sinen bi paket olmadı hala..

deep'in plaketi bana geldi bloglar mahallesinden, geri gönderilesi.
göksu'nun illustrasyonu geldi
inanır mısın aaaaynı ben (:


öyle de tatlı kitaplar geldi ki hediye..
bloglar mahallesine, nassın iyi misin diyen muhtarıma,
olmasan ne okurduk diiiğp'e teşekkürlerimi bir borç bilirim.
ceketimi ilikleyip eğilirdim ama
kalkarken hep insanlara çarparım.

sinemaya gitmedim,
ev eksiklerimi tamamlamadım,
kompost hazırlamadım,
kafam öyle karışık ki bi rahat uyku uyuyamadım..

yapmadıklarımı yazsam meydan larus olur
bu kadar da boş beleşlik..






 
;