canını acıtacağını,
seni milyon kez kıracağını bile bile sevmek!
aynen diyetteyken pasta yemek gibi.
sonrası vicdan,
sonrası kendine acıma, kızma,
zamanı geri alsaydım derdi,
sonrası pişmanlık (7)
bazen, ne yaparsan yap,
olmuyor bazen (89)
iki dakikada bir parlatıcımı tazeliyorum.
o da nasıl iğrenç birşeydir,
durup durup saçım yapışıyor,
saçım yapışmazsa sinekler yapışıyor.
ama hala inatla sürüyorum
o cıvık münasebetsiz maddeyi.(90)
sevmesem neden affedeyim diyorum
neden öfkeleneyim ya da
neden sadece ona bağlayayım hayatımı.
ama hatırlıyorum bi yerlerden,
sevgi böyle birşey değildi sanki.
büyüdükçe insanın sevmek olgusu da
değişiyor olmalı
sadece yaşanmışlıklara bölünüyor
ya da ne bileyim
karnımın içinde kelebekler var
ama hepsi o kadar yorgunlar ki
ağrıtmıyorlar bile karnımı (113)
bazen insanların pencerelerine bakıp
bizim gibi yaşayan var mı derdim.
kardeşlerim yanımda olmadığı zaman
çocuk olduğumu unutuyordum çoğu kez (117)
sabah oldu,
haftasonu olmasına rağmen erkenden kalkıp
hemen giyindim
kahvaltımı yapıp elime aldım hediyelerimi
annemi bekledim.
öğlen geçti,
şimdi gelecek dedim gelmedi.
kapının orda sürekli bekledim, gelmedi.
her çıtırtıyı o sandım, gelmedi.
akşamüstü oldu, saat sürekli geçiyordu,
gelmedi.
içimden yüze kadar sayacağım dedim,
gelmedi.
artık hava kararmaya başladı,
gelmedi. (118)
sonra aslında bu caminin
benim eğlenmem dışında bambaşka
bişey için varolduğunu hatırladım
burada Allah'a yakındım,
okul müdürünün odası gibi bi yer.
istediğin kişiyi müdüre ispitle,
gitsin ağzına etsin. (131)
dünyanın en saf kızıydı
her türlü kandırıyordum onu,
ne desem inanıyordu
hiç sorgulamıyordu bile...
şimdi de öyle,
içeri girsem misal
"abdullah gül aradı yarın akşam
köşkte yemek varmış gelin diyor" desem
hemen "aa ne giycez yaa biz" diye atlar.
hiç lan bu kız yalan mı söylüyo diye düşünmez. (138)
kahvaltıya gitmek için hisar'a doğru
yola koyulduk bu sabah.
gittik, her zamanki gibi
birileri doysun da kalksın diye beklemeye başladık.
bence bu kahvaltı mekanları
zenginlerden intikam almak için yapılmış.
adamlar paralarıyla rezil oluyolar yahu.
etrafımız sağlı sollu güneş gözlükleriyle oturan
valeye asgari ücretin
onda biri bahşiş bırakan
tiplerle dolu.
ama gel gör ki içeri alınmıyolar (159)
hiçbişey gözüme güzel gözükmüyor,
birşey giyiyorum
petek dinçöz'le program sunsam
kimse yadırgamaz.
o derece alaturka bi kıyafet.
başka bişey giyiyorum,
yıldız tilbe ile sahneye çıksam kimse
bunun ne işi var orda demez,
o derece paçoz bişey.
biraz resmi olayım diyorum,
bakıyorum vergi dairesi memuru gibi olmuşum.
havalı durayım diyorum,
bülent ersoy'un etek fırfırına benzemişim.
hiçbişey beni memnun etmiyor. (165)
insanın yüzünün terlemesi kadar korkunç bişey yok.
yazın işkence resmen.
makyaj yapsan
yağmurda ıslanmış
aysel gürel gibi olursun. (167)
daha kolay unutmak..
unutmak zaten başlı başına
kendi içinde çelişen bi eylem.
unut diyor önce.
sonra unut-ma.
önce unuttuklarını sana hatırlatıyo,
emir vererek üstelik.
ardından da unut-mak diyor.
kafan allak bullak oluyor,
ne yapman gerektiğini anlayamıyorsun. (194)
adam gitti maç özetlerini açtı
lan ben bi diziden sonra özetini izlesem
ne mallığım kalır, ne kültürsüzlüğüm,
ne gerizekalılığım.
ama erkekler maçtan sonra öle bite
bi de yorumları izliyolar.
neyine izliyosun?
sonucu değiştiricek mi izlemek sanki? (257)
bi zaman geriye alınmaz, anı kalır.
bi söylenen söz alınmaz, acı kalır. (263)
suratı hep aydınlık.
hüzünlü hayal etmeye çalışıyorum herifi,
ıı ııh olmuyor.
kenan doğulu'nun slow kliplerinde öyle ya,
herif aşk acısı çekiyor,
karı bunu terk etmiş gitmiş.
adam hala pişmiş kelle gibi sırıtıyor. (274)
elektrik süpürgesinin en güzel yanı
o fiş şeyine basınca kendi kendine
uuurrpp diye içe çekmesi sanırım.
biraz eğlenince, iki üç kez o uuurrpp çekişi yaptım
bozuldu. (310)
yukarı çıktım,
kapının ordan anneme seslendim
gitme dedim.
"kapıyı açarsan gitmem,
ben sizi nasıl bırakabilirim,
yemin ederim gitmeyeceğim
gidersem sizi de götürürüm zaten.
ne olur kapıyı aç,
yalvarıyorum sana.
annenin ölmesini ister misin?
şu an ölüyorum.
kapıyı açmazsan öleceğim çünkü
yalvarırım boncuğum aç kapıyı" dedi.
bi daha sordum,
"gitmeyeceksin değil mi?" diye.
"asla" dedi.
kilidi çevirdim, kapı açıldı.
açıldığı gibi beni elinin tersiyle yere bi itti,
kafam diğer odanın kapısının kulbuna çarptı.
hiç bana bakmadan merdivenlerden indiği gibi
dış kapıdan çıktı ve gitti. (358)
hemen bizim kızları aradım
dedim bu kez iş ciddi
ev yakmaya gidiyoruz.
diğer ev basma olayımızdan sonra
sanırım biraz akıllandılar ki,
bunu kabul etmediler.
bir de bana bağırıp telefonu kapattılar. (361)
bu bizim ilişkimiz değil,
onun ilişkisi de ben yanındaki elemanıyım sanki.
onun canı isterse çıkabiliriz,
onun canı isterse yemek yiyebiliriz,
onun istediği programı izleyebiliriz,
o eğlenirse eğleniriz,
hayatımız sadece ona endeksli (367)
ceri'nin gitmek istediği yer,
ceri'nin siniri,
ceri acaba bugün neyi sevmeyecek,
ceri acaba bugün kimden hoşlanmayacak
ve bugünü bana zehir edecek diye düşünmekten
kendimi tamamen unuttum.. (378)