okuyucu! nasılsın?
sen sakın sorma tamam mı aman sorma bak.
bir yoğuken neler yaptım postuyla daha karşındayım.
bu süreçte nerdesin, hasta mısın bişeyin mi var
ama biz seni çok özledik şeklinde mailler atıp soran
merak eden herkese teşekkür etmeme hiç gerek yok.
bi allahın kulu sormaz mı olm?!
niye yapıyonuz böyle?
neyse. olur arada öyle, işin gücün vardır.
herşey bi kitap siparişiyle başladı..
(dını nı nı nı wornır bros)
yeni eve yeni kütüphane yapılacak,
e benim de yeni kitaplara ihtiyacım var şeklinde
bulunabilecek en saçma bahaneyi ürettim;
kendim bile inanmadım.
kim bin beş yüzüncü kitabını almaya gerçekten ihtiyaç duyar ki?
ama kendimi kandırmanın bi yolunu bulmalıydım.
dedim chattam, grange, dekker rafım var,
aamedümit rafım var, ihsan oktay rafım var
neden tess gerritsen rafım yok?
hemen olmalı! hemen! hadihadi kımon diyerek gittim
zira yeni evlenecek bi insanın en büyük eksiği
tess rafıdır.
elimde var mı yok mu diye bakmadan
güzel dursun diye bütün tess kitaplarını aldım.
kredi kartından alıp babama acıyınca
"baba vereyim bunların parasını ben sana" dedim,
sonra "yok kızım" cevabını alınca ne yaptım?
o parayla tekrar kitap aldım!
normalde sipariş notuna
"allasen ayraç yollamayın bak ölümü görün" yazardım ama
bu sefer yazmayıp çizgi yayınlarının
çerçeveletilesi ayraçlarıyla tanıştım.
ephesus'un ayraçlarıysa
yeni kitap almak için bahanem oldu.
işte ihtiyacım olan tam da buydu!
ne yaptığımı tahmin etmek zor olmamalı,
arada böyle zekiliklerin vardır bilirim okuyucu.
yine kitap aldım!
sonra ben bi hasta ol, bi hasta ol
evden dışarı çıkama.
hayır, bunda dışarı çıkacak param kalmamasının
hepsini kitaba yatırmamın falan etkisi yok.
başımı kaldıramadan, bloğa falan giremeden
danalar gibi kitap okuduğum bi hafta geçti
demeyi çok isterdim ama yok. olmadı.
mobilya bakmak konusunda
gelin kaprisinin zerresini göstermeden
kendime bi mağaza seçtim ve buraya bu buraya bu olsun mu
diyip envere de onaylattırdıktan sonra
iki saatte bütün evin eşyasını seçmiş bulundum.
epten aykırılığın bi örneğini göstererek
gelinliğimi kafamda tasarlayıp siparişini verdim,
ne çıkıcak tam olarak bilmiyorum.
rengi bile bilmiyorum, ben kapuçino demiştim ama
galba ellerinde yok, kapucuna yazmışlar.
neyse inşallah o da güzel bi renktir,
pembeli membeli bi gelin olmayı hiç istemem.
arada böyle kahveye düşkünlüğümü yansıtırlıklarım vardır.
kasım ayının sonbaharda olduğunu yeni anlamış gibi
sonbaharda yağmur yağaar diyince annemin bazı arkadaşları,
biz kuyruğu yanmış kedi gibi yine düğün mekanı bakmaya başladık;
nasılsa tuttuğumuz yer cepte diyerek.
sonra dedik ki
biz yağmurlu kır düğünü istiyoruz.
neyse ki çok vakit kaybetmeden sonuca bağladık.
hifa hatun meleğiyle arkadaş oldum,
kensi kıymetimi bilmeyip bana
"deli kafa" diye seslenmeyi tercih ediyo ama
ben o tam bir leydi gibi yetişsin diye
hep bayan hifa hatun diye sesleniyorum.
çocuktur, olur öyle.
benim evimde tepsi yok ki diye sanki dünyada tepsi satılmıyomuşcasına
deli gibi tepsi boyadım annemin yanında.
dekupajladım, utanmadım yat verniğiyle vernikledim.
sanki altın kaplama da yıkayınca çıkacak.
sonra onları istanbul'a götürmeye üşendim,
taam ya bunları burda kullanalım diye bıraktım.
sonuçta benim yine tepsim yok.
eşin dostun bloğumu takip ettiğini biliyorum,
bi ara bi eksik listesi yapıcam ama tepsiyle başlayabilirsiniz.
bi de evim varmış gibi kapısına süs yaptım.
doğmamış kapıya süs biçmek..
aslında ben kına süsü yapmak için on metre kırmızı keçe aldım
sonra süsleri beğenmedim o keçe elimde patladı.
ne yapsam diye düşünmekteyim.
hayır kırmızıdan da çok hoşlanmam..
bizim kızlarla
günde on buzparmak gücüyle ev topladık.
tadilat, temizlik, taşınma.
sonra koloni halinde babannemde kaldık,
kadın bi haftada 16 kilo verdi.
bazen böyle sağlığa faydalılıklarım olmuyor değil.
babannede kalınca içime bi
içli köfte yapıp buzluğa doldurmak, bamya ayıklamak,
reçel yapmak salça kaynatmak isteği gelir.
hayır babannem üst katta,
düşün ben ne sıklıkla neler yapıyorum.
baanne dedim hadi salça kaynatalım.
sanki buzullarda yaşayacakmışım gibi
kavanoz kavanoz salça yaptık kışa hazırlık.
belki orda market, bakkal, domates, bitki falan yoktur
hazırlıklı olmak lazım.
bu arada salça makinesi çok işe yarıyo,
alın bak.
ergenliğini bildiğim kızın bebeği doğarken
hoşgeldin hediyesi yaptım,
tanımadığım insanlara pasta yapıp
mutlu etmenin dayanılmaz hafifliğini yaşadım.
bu arada lily bi sabah intihar etti.
yağmur duası ettim.
(öğreteyim;
allam nolur yağmur yağsın amin.)
yağmur yağdı!
çok yağmur yağdı okuyucu!
cory öldükten sonra glee izleyememenin boşluğunu
hiçbişeyle dolduramadım.
vikinglere mi başlasam, homlende mi diye düşünüp duruyorum.
en iyisi hannibal sanırım..
cihangir'deki merdivenler boyandı,
sonra tekrar boyandı.
iki grup da merdivenlerdeki böcek yuvalarını
ve bitkileri düşünmedi.
boğdu kimyasala.
o yüzden ben iki halini de sevemedim..
en önemlisi mısır'dan suriye'den filistin'den
dünyanın halinden gözümü alamadım..
senin bu temponu biz değerlendirelim
dünyaya fazlasın diyen uzaylılar
gökyüzünden bi pencere açtı,
ama o pencereye ailemi, enveri, kitaplarımı ayakkabılarımı
çekmez uzay aracı diye kapat kapat esmesin dedim.
neyse ki cereyan yapmadan kapattılar.
arada böyle davetsiz misafirlerim gelir.
yazmayı özlemişim, onu farkettim.
iyeoka dinledim bol bol.
geniş aileli babanne kahvaltıları yaptım her sabah
yani babannemden "salak yemin ediyorum gerizekalı bu kız
kavaltı yapılmaz mı" cümleleri dinlemekten ibaretti
ama olsun, mutluydum.
halam yine gezentiliklere çıktı
hala nolur eve dön sabahaçi uyku uyuyamıyom
çok özledim halaaa! nerdesiiin?!
tez desen yok.
beyaz kitaplığın pakedini hala gönderemedim,
içime sinen bi paket olmadı hala..
deep'in plaketi bana geldi bloglar mahallesinden, geri gönderilesi.
göksu'nun illustrasyonu geldi
inanır mısın aaaaynı ben (:
öyle de tatlı kitaplar geldi ki hediye..
bloglar mahallesine, nassın iyi misin diyen muhtarıma,
olmasan ne okurduk diiiğp'e teşekkürlerimi bir borç bilirim.
ceketimi ilikleyip eğilirdim ama
kalkarken hep insanlara çarparım.
sinemaya gitmedim,
ev eksiklerimi tamamlamadım,
kompost hazırlamadım,
kafam öyle karışık ki bi rahat uyku uyuyamadım..
yapmadıklarımı yazsam meydan larus olur
bu kadar da boş beleşlik..