29.5.12

şu an dünyadaki en acı duyguyu keşfetmiş bulunuyorum sevgili bloggerlar.

ne biliyo musun dünyadaki en acı duygu?
böyle insanın ruhunu parçalayan,
kendini enayi gibi hissettiren,
en sevdiği insandan nefret ettiren?
yaranamama hissi.
(mor renge dikkat.)
evet kesinlikle bu.

 şunu anladım ki
(hem de kafama vura vura, bir daha unutmamak üzere)
herkes bir eşek bulsam da semer vursam diye aranıyo
insanlar anne olmanın, baba olmanın, eş olmanın, dost olmanın
sorumluluklarını üstlerinden atmaktan hiç çekinmemiş.
babalık para kazanmak, annelik temizlik yapmak olarak algılanmaya başlamış toplumumuzda.
diğer toplumlarda zaten böyle duygular yok, biz yine iyiyiz.

eş olmak sadece beklenti içinde olmaktan ibaret sayılmaya başlanmış.
dost olmaksa kimsenin aklına gelen birşey değil şu günlerde..

 eğer fıtratında birazcık aman tatsızlık çıkmasın ben yaparım tavrı varsa
gözünün yaşı kurumuyor ben sana diyim.
hele de "herkes sinirini benden çıkarıyor" diye geçinen
ama aslında kimsenin tek söz edemediği insanların
gücü sadece sana yetiyorsa.

bacak kadar çocukların bile sinirlendiğinde bas bas bağırıp
ağızlarına geleni söylediği,
öfkesini kusup sonra rahatladığında kıymetli olduğu bu zamanlarda
çocukluğundan itibaren susmak zorunda kaldıysan;

 insanlara tepki olarak yapabileceğin tek şey surat asmakla kısıtlandıysa
(çünkü saygısızlık etmek istemezsin,
çünkü karşında hep daha fazla üste çıkacak insanlar vardır,
çünkü dinlemezler, çünkü sorgulamazlar, çünkü anlamazlar)
kimse bu neden susuyor diye düşünmüyorsa,
bıktık suratından diye başlayarak sebebi sorgulamadan
daha fazla, daha fazla, daha fazla üstelemekten çekinmiyorsa
kısaca KİMSE BEN NE YAPTIM DİYE DÜŞÜNMÜYORSA

 oturup bi düşün.
zaten geç kaldın yeterince, otur düşün.
tabi beynin hala gözlerinden akarak tükenmediyse.
herkes neden sadece kendini en değerli sanıyor diye bi düşün.
kalp kırdıktan sonra kıldığın namazın ne değeri var,
sadece kendin için yaşıyorsan ezberlediğin kur'an'ın?

ve vazgeç.
başkasının sorumluluklarını yerine getirmekten.
ben yapamam demeyi öğren.
anne gibi koşturmaya çalışıp bi eline sağlık lafını bile duymuyorsan,
baba gibi idare etmeye çalışıp anlayışla karşılanmıyorsan,
kırk yıllık eş gibi hayatını teslim ediyorsan sorgusuz sualsiz
ve karşılığında üzülen hep sen oluyorsan
vazgeç.
yaşıtların gibi benim işim var, bu benim hayatım,
benim sorumluluğum değil,
sen ne güne duruyorsun demeyi öğren.
 hayır demeyi öğren.

eğitilmeye bu kadar müsait olman en büyük kabahatin
eğer asi olsaydın, sakin olduğun zamanda kıymetli olurdun.
tembel olsaydın çalıştığın zamanlarda.
beceriksiz olsaydın kalkıp kendi isteğinle birşey yaptığında
sadakatsiz olsaydın başın yerdeyken,
bencil olsaydın bir iyilik yaptığında
yeminle söylüyorum madalya takılırdı.

gitmesin diye düşünülen değil
gitsin de rahat edeyim denilen insan olmak gerçekten en büyük meziyet, 
bunu iyi algıla.
 onlar mutlu çünkü, onlar gamsız, onlar rahat.

çok afedersin ama eşeksin
elalemin veledi bile sıpa benim olucak binicem üstüne vurucam kırbacı demekten geri kalmıyor
üzülürken bile yanında kimse yok, körsün.
eğer onlar kadar umursamaz olabilseydin;
ailenin neler yaşadığını hiç umursamadan tatil yapabilseydin mesela
veya senin için çalışan insanın hak ettiği şeyleri elinden alabilseydin
sadece kendin için yaşayabilseydin
dünya çok daha yaşanabilir bir yer olacaktı.
belki allaha bu kadar sığınmayacaktın,
daha az aklına gelecekti, 
ama şu an ne yapmam gerekirdi diye düşünmeyecektin.

hala yardımcı olmaya çalışıyosan kalan gücünle
(eminim beğenmiyorlar, yetinmiyorlar..)
 aptallığına doyma.
hayatını kocaman bi kısır döngüye sokmuşsun sen çünkü
yaranamama duygusu iliklerine işlemiş.
ağzınla kuş tutsan f16 tut diyolar, basmıyo kafan dimi?
etrafındakiler için işleri kolaylaştırmaya çalışıyosun
takdir beklemiyosun aslında, 
ben onu yaptım bunu yaptım da demiyosun.
süper kahraman değilsin netice itibariyle.
ama bi teşekkür eden yok.

hastalıktan geberdiğin halde eften püften, 
hiç bi insani değeri olmayan bi yere gidiyosun sevdiğin birinin hatrına
üstelik gittiğin için işini, okulunu ayarlama zahmetine katlanmanı bırak,
hadi işittiğin azarları da geç,
dünyanın günahına giriyosun.
sonra o insanın aslında seni sevmediğini farkediyosun.
konu sen olunca vicdanını bi kenara atmaktan hiç çekinmediğini.

insansın, üzülüyosun, kırılıyosun anlıyorum
bazen sesli bazen sessiz ağlıyosun, kendine yapıyosun ama onu da anlıyorum
peki ne bok yemeye hala tek başına üzülüyosun?
yaranamama duygusunu milyonuncu kez tattın,
yaranmak için değil doğru olduğunu düşündüğüm için öyle hareket ettim deme.
yanlışmış işte, artık anla.
kendini paraladığınla kaldın

"oh yuoo! yine mi?!"
hee yine.
ne sanmıştın?

PS: ben kanserden gitmezsem bana da semmma demesinler
(gidersem ne dedikleri pek umrumda değil zaten)

12 yorum:

  1. Yazdıklarında kendimi gördüm sanki.Cok üzüldüm halime ve benim gibilerin haline.İyi insan olmak bir meziyettir, böyle bünyeler limitli miktarda takdir edilmeyle çalışır,ne yazık ki ve iyiki de değişmez.Bencil insan olmak hamurunda yoksa eğer umursamadigin hersey icine batar,eziyete doner.kıymetinin bilindiği günler görmen dileğiyle.

    YanıtlaSil
  2. herkes birbirinden bir parça koparmanın peşinde. ne koparırsam kar deniyor. karşılıksız yaptığımız sevgi öbeklerini, öbek öbek suratına vuruyorlar sonunda. Enayi=iyilik olarak algılanmış eah

    YanıtlaSil
  3. "Tanrım, bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul edebilecek sabır ve dayanma gücünü, değiştirebileceğim şeyleri değiştirme cesaret ve kuvvetini, ikisi arasındaki farkı fark edecek bilgeliği ve basireti ver" diye bakabilmeli biraz hayata Sevgili arkadaşım. Farkındalık dünyanın en acı duygusu değildir bu anlamda. Allah gecinden versin, sağlıkla sınanmayasın hiç hayatta inşallah.

    YanıtlaSil
  4. anna duygularımın tercümanı oldun ama yazının sonundaki kanser illetinden rabbim hepimizi korusun

    YanıtlaSil
  5. hepiniz o kadar haklısınız ki, kafam bi anda bu kadar haklı insanın olabileceği ihtimalini almadı..

    YanıtlaSil
  6. 5 yıldır yaşamadığım rezalet saçmalık felaket çile ne dersen o, kalmadı, senin tabirinle kendime ettiğim eziyet... anlatığın benim o acılı zihnimde devede kulak. anlatsam anlar mısın? artık yoruldum 5 yıl sonra ilk defa (bana 40 yıl gibi geliyor) dün gece başımı secdeye koydum ne oldu biliyormusun NEFES ALDIM!(bu da ilkdi)
    seni sevdim kardeşim selametle

    YanıtlaSil
  7. anlatsan belki yardım edemem ama anlarım..kaldırma başını secdeden..

    YanıtlaSil
  8. Ve onlar o kadar yüzsüzler ki bunca ezdikleri insanı görmeden hala mağduru oynarlar, "çok sıkıldım" , "çok yoruldum" kelimeleriyle etrafını köle ederler kendilerine. Bunu başarırlar çünkü onların normal hali bu mızmızlık olduğu için herkes alışmıştır onları pohpohlamaya. Normal bir gün geçirdiklerinde nimet olur, gülüp eğlenip sorun çıkarmadıklarında dünyanın en kıymetli insanı olurlar.

    Cidden bazen kendimi dünyanın en aptal insanı gibi hissediyorum, neden böyle ufak hesaplar yapıp etrafımı kendime kul köle edemedim ki. Yaptığım bir takıyı, bir tasarımı görür görmez bana da yap diyen arkadaşıma neden hayır diyemiyorum, hem de bazen suratlarındaki beğenmeyen ifadeye ve gel şunu şöyle yapalım deyip beni dakikalarca özel tasarımcısı olarak kullanmasına rağmen.
    Ama eskisi gibi değilim, yavaş yavaş tedavi ediyorum içimdeki enayiyi. Ama "ezik miyim lan ben?" sorusuna verdiğim cevap hala : "evet!"

    YanıtlaSil
  9. ben bazı durumlarda üstüne gitmeyi öğrendim ponti. çok yakınlarım için değil henüz ama uzağımdaki birçok insan için. birşey talep ettiklerinde karşılık verip tamam ben de senden şunu isteyecektim zaten dediğimde gördüm ki cüzzamlıymışım gibi kaçıyorlar. oysa cüzzamla çok şükür alakam yoktur; ben pamuktan yapılmışım!

    azıcık zorlarsan göreceksin ki suratına bakmayacaklar ve sen de onları kaybetmekle aslında "kaybetmediğini" anlamış olacaksın. bana da ondan yap mı diyorlar, aynı şeyi iki kere çalışamıyorum, şu sıralar elimde çok iş var bitince söz falan de. ve onlar gibi verdiğin sözü hiç tutma. he bu arada yazdıkların bana çok yakın hissettirdi, o yüzden ümitsizim bunu yapabileceğin konusunda ama sen de bişeyler iste.

    YanıtlaSil
  10. Dedim ya işte bir kaç adım attım bunun için mesela geçen gün "aa onun kumaşı kalmadı maalesef" dedim, önce "kendime de yapamadım ben de istiyordum" dedim, sonraki konuşmada "bendekini verirdim ama tek örneği" filan dedim kısaca elime yüzüme bulaştırdım :)

    Zor bunu düzeltmek ama imkansız değil, eskiden böyle reddedemezdim bile, bu da bir gelişme diye düşünüyorum. Ayrıca dediğin gibi karşılığında talep etmek iyiymiş, onları kaybetmek de kazancımız olur ancak.

    YanıtlaSil
  11. meger ne cok insan varmis aynidertten muzdarip birde kendimi tek saniyordum bu konuda :)gerciben ikisene tedavi gördüm hayir demeyi ögrenebilmek icin ama acmiyim yine eski defterleri kisaca cok begendim kendimden cok sey buldum yazida insallah sonundakide olmaz :)selamlar

    YanıtlaSil

 
;