27.4.14 7 yorum

bir gün gelir bir gün geçer,

bazı şeyler hiç ama hiç
değişmez.




22.4.14 8 yorum

evde pudra yapımı, bebek kıpırdatma yöntemleri, yüzünü görmeden dua edecek insanlara sahip olmanın verdiği tarifsiz mutluluk!

melaba okuyucu!

karnında bebe taşıma işinin
dördüncü ayını tamamlamış olmama,
sabah akşam nutella kürü uygulamama rağmen
bu ay ne kilo aldım
ne hayal ettiğim boyutlara ulaştım.

kocaman karnım olsun,
yüz üstü uyurken içinden çığlık gelsin,
aman da elbiselerime sığamayayım diye hayaller kurduğumdan
lan yoksa doktor bizi kandırıyo mu
o gördüğümüz bebek aslında kayıt mı
yoğusa da boşuna mı anamlar alışveriş yapıyo diye
bi haftadır düşünüyodum.

ses seda, bi hareket yok.
aşerme falan desen zaten hak getire.

neyse allah ne verdiyse  biloğunun sahibi
melek ablam sabah instagramdan yazmış,
güzel kızım sana çok dua ettim dün diye.
hayır beni hakkaten güzel sanıyosunuz, üzülüyorum.

artık nasıl bi enerji yolladıysa
-uy yerim onu ben!-
sabah kalkmadan önce
junior içerden yukarı doğru kendini çarpıp çarpıp geri atmaya başladı.

allah dedim,
bebe gerçekten var.
önce bi özür diledim kendisinden hakkındaki yanlış düşüncelerim için,
sonra kıkır kıkır gülmelerle
"yapma bak elin kolun kırılır,
anana mı benzicen sen her yerin kırık?" şeklinde
dil dökmeler arasında zar zor kalktım.

bi ara durur gibi oldu,
sonra zeynep "elma suyu iç ben içince gülbilge
hop hop hopluyodu" demişti onu hatırladım.
elma suyu yoktu sarı meyveler diye bişey vardı,
diktim kafaya baktım etki ediyo
hah dedim salak işte
kandırdım elma suyu diye, hemen yedi.
çocuk dediğin saf oluyo okuyucu.

sona biloğun saygıdeğer adsız okuyucuları
toplaşıp beni sopalamasın diye
dedim artık şu pudrayı yapayım da bi yayınlayayım.

lazım olan malzemeleri ekranın sağ tarafında görebilirsiniz.
yok olm yemek proğramı mı bu.
yazıyom dur.


ultra süper mükemmel beyazlığımı
maykıl ceksın standartlarının üstüne taşımak için
üzerinde "çok süper koruma", "uva uvb uvc .. uvz"
"ne biçim de karartmaz" yazan bi güneş kremi kullanıyorum.
ek olarak parfümsüz, parabensiz
ve renklendiricisiz bişey olmasına özen gösteriyorum.

beni tanıyıp neden çillisin o zaman yevrum diyenler;
ben oralara sürmüyorum çillerim çıksın diye.
neticede idolü pippi uzunçorap olan insanım.
arada böyle bi taşla çok kuş vururluklarım vardır.


sona bi miktar acıbadem sütü kulanıyorum,
herhangi bi nemlendirici olabilir.
bi de bebe pudrası.

yalnız pudraya dikkat edin,
üstünde "ığdır" yazmasın.
hayır, enverin bebekliğinden kalmış sanırım bu,
baya bildiğin ığdırdan alınmış.
çocuğuna mı saklıyo anlamadım ki.


neyse ki kapağını utanmadan enverinkinden yürütmüş olsam da
-tutmamış zaten, küçük gelmiş-
kendi yeni, gıcır gıcır, oo son teknoloji pudram var.
bi de renk versin diye sevdiğiniz bi markanın
-markayı sevmek çok önemli-
pudrası lazım.
benimkinin gramajı 17 gram,
söyleyeyim tam ölçü olsun.


pudrayı çay kaşığıyla kırıp
üstüne üç dolu tepeleme kaşık bebe pudrası ekliyosun okuyucu.
üstüne yarım kaşık gül suyu,


yarım kaşık güneş kremi,
yarım kaşık acıbadem sütü veya nemlendirici katıyosun.
sonrası bileğine kuvvet!

iyice ezip karıştırıp homojeniteyi elde ettikten sonra
kapaklı cam bi kaba koyup sıkıştırabilirsin.
üstünden bi çay bardağının poposuyla basman yeterli.


tabakta kalana "ben senlen kaç gün idare ederim, biliyon mu"
bakışı atıp onları da sıyırdıktan sonra
artık çok güzelsin!

(bkz: hayatın pudraya bağlı olması)

öperim :*



21.4.14 27 yorum

allahın bildiğini kuldan saklayacak değilim.


allahın bildiğini kuldan saklayacak değilim temalı
haftalar sonrası postuna hoşgeldin okuyucu.

iki seneye yakındır ya da geçmiştir belki
yazıyorum sana.
üzüntümü, sevincimi, düğünümü derneğimi,
çoluğumu çocuğumu tüm samimiyetimle.

böyle anamı babamı karşıma alsam anlatsam
üzülecekleri bişey mi var, huop burdayım.
-sanki de onlar okumuyodu-
çözemediğim bi konu,
aklıma takılan bi soru,
anlayamadığım insan tavrı..
hepsinde sendeyim.

bu da bi içini dökme postu.
hava güzel bahar geldi kuşlar böcekler şalala,
seni mi çekicem dersen allah müstehakını versin.
ben sana böyle mi yaptım?!
he?!

kötü zamanlar geçiriyorum okuyucu.
sanırım bahar, hamilelik ve evlilik depresyonunu
birlikte atlatayım da aradan çıksın dedi bünyem.

ben ki yerinde duramayan, üretmenin dibine vuran,
okulu bilmem nesi derken fellik fellik koşturan semmma
altı aydır eve kapanmış durumdayım.

şimdi kim okuyosa okusun,
kimse kusura bakmasın.
eğri oturup doğru konuşalım.
bak eve kapanmışlıktan içimdeki müge anlı ortaya çıktı,
bu yazıyı kısık ve sinsi gözlerle yazıyorum
neyse.

üstelik hiç sevmediğim bi yerde oturuyorum,
keeşke yanımda olsaaydıın
kolay olurduu o zamman diyebileceğim
onlarca insandan uzakta.
bi an önce taşınmak istiyorum,
hatta yarın sabah kalkayım ve beni seven insanlara
daha yakın bi yerde uyanmış olayım istiyorum.
hayatımla ilgili kararlar bana sorulsun,
verilen kararlarda benim de payım olsun,
ya da bu açık başka şekilde kapatılsın istiyorum.

evlenince çok özlüyosun okuyucu,
"aman ne var gidip görürsün" diyip sorumluluğu üstünden atan değil
özlemin yerini başka duygularla doldurmaya çalışan insanlara ihtiyaç duyuyosun.
hele de benimki gibi bi aileden çıktıysan.
ki ben dünyadaki çok nadir şanslı insanlardan
biri olduğumu düşünüyorum.

bi de bu aralar
allahın bildiğini kuldan saklamış insanlar gördüm,
çok üzülüyorum durumlarına.
bi an önce en hayırlı şekilde neticelendirilsin dediğim
bi takım meseleler var, elimden bişey gelmiyo.

beynimi yiyorum,
zira kendisi altı aydır başka bi işe yaramamakta.
bari fitamin olsun vücuduma.

çalışmanı istemeyen insanlar varsa,
onlar için çalışmıyosun.
böyle ilk zamanlarda bi yüce gönüllülük,
ben büyüklük gösterdim ya 
rabbim karşılığını vericek demeler
ama sonra onların senle zerre kadar
-bak zerre diyorum-
ilgilenmediğini görüyosun,
diyosun ki hayatım nereye gidiyo?

verdikçe veriyosun okuyucu,
taviz tavizi getiriyo.
ama bazen senelerdir verilen sözlerin bile
tutulmadığını görüyosun.

hayatın beklemekle geçsin istemiyosun,
aslında tek istediğin
yüzüne baktığında gülümseyebilecek kadar
sevdiğin, seni seven insanlara yakın olmak.
yakınındakiler sana böyle hissetmiyo,
neden burdayım sorgusundan kurtulamıyosun.

karnında bebeğinle kocaman kadın oluyosun,
olgunlaştım büyüdüm sanıyosun.
evli barklı olmanın beyne büyümek adam olmak şeklinde
empoze edildiği bi toplumdan geliyosun çünkü,
ama korkulu rüyalarından hala
anne diye bağırarak uyanıyosun.

keşke diyosun,
gece uykularımdan kavga ederek uyansaydım da
ben hep onlarla kalsaydım.

ailenin yeni fertleri eskilere eklenerek çoğalmalı diye düşünüyosun,
ama seni umursamıyolar ki
ailene nasıl eklensinler gerizekalı diyosun kendine.

olur olmaz şeye ağlıyosun,
tek istediğin herkesin talebini karşılamak ama
senle en çok ilgilenmesi gerekenlerin
nasıl olduğunu umursamadığını görüyosun.

bi ay hasta yatıyosun mesela,
kapını çalıp bi çorba getirenin olmuyo.
evlenince anlarsın demişlerdi hep,
evlenmeden büyümüyosun,
annenin babanın kıymetini anlamıyosun okuyucu.

ağlayarak yazıyosun bazen,
kimsenin haberi olmuyo.
kendi kendine gülüyosun, konuşuyosun,
belki yavaş yavaş deliriyosun.
o kadar bilmiyolar ki sebebini,
o kadar hiç umursamamışlar ki neye ihtiyacın olduğunu,
sonunda buldu da bunuyo oluyosun.

bazen çok mutsuz oluyosun,
anlatamıyosun.

bana bu söylemlerimden dolayı hesap soracak
bi babayiğit varsa,
önce kendine sorsun diyosun
bu zamana kadar nasıl olduğunu neden sormadım diye.
sonra diyosun ki,
boşver.
cevabını bilmek isteseydi,
zaten sorardı..







14.4.14 10 yorum

yapamadım, artık bunu bilirsin.

ebeet bi hafta geçti,
ben geçen hafta içime hangi mandela girdiyse
bi girişimcilik ruhuyla öyle yapıcam 
böyle yapıcam,
yaparım bilirsin okuyucu diye sayıkladım.

sanırım onları yazarken uyuyodum,
zira henüz vücuda gelmiş değiller.

öncelikle geçtiğimiz pazartesi yapmaya söz verdiğim
ama bi türlü fırsat bulup postunu yazamadığım pudrayı
yarın yazıcam,
adsız'dan ço özür diliyorum,
adres ver göndereyim pampa!

bahar temizliğine gerek yok yazmışım,
tezatlık değil mi başladım temizliğe.
he bitirdim mi? yok.
oda oda gidiyorum.

önümüzdeki hafta tezimi yazıp bitiricem demişim,
ey gidim ey..

bırak kapağını açmayı,
tezimin adına karar vermedim henüz.
bi deneyler var toplanacak,
bi projeler var elden geçecek,
bi okul var mezun olacak..
gitmesek de, görmesek de..

iki kişilik yemekler yayına girdi mi dicen,
yoo dicem pişkin pişkin.

sana beş aylık yemeğim var birikmiş,
ama bi türlü açamadım siteyi.
okuyucu, ıslak meşe odunuyla kovalasan kabulümdür.

itinayla pilatese başladım bak.
bi de beslenme işini düzene koysam,
sabah kalkınca amaan enver gelince yeriz nasılsa diyip
akşama kadar beklemesem
junior için mantıklı bi anne olabilirim.
he olsam nolur, ergenliği bitene kadar kıymet bilmeyecek zaten,
gerek var mı diye soracak olursan
ne sen sor ne ben söyliyim..

aşermedim.
canım tek bişey bile istemedi,
isteyince de amaan evde şundan var geçiştiriyim dedim.
yok.
ben hala uğraşılmayan şeyin kıymetli olmadığını öğrenemedim.

daha hoşgörülü oldum,
ama sınırları zorladılar, aştılar, yeniden inşa ettiler.

ikeaya gittim, ıvır zıvır doldurmadım.
bi ön balkon var bizim evde,
evlendiğimden beri beş kez ancak ziyaret etmişimdir.
gelen misafir genelde orda sigara içtiğinden
çok uğrak yerim değildir.
şimdi havalar ısınınca kendini ota çiçeğe savuran uğur böceği gibi
enveeeğr o ön balkona bi masa alalım dedim,
gittik aldık geldik.

bi masaynan olmaz,
uu renkleri belirledim ben
aman da ne şirin olcak orası diye kafamda bi sürü
gereksiz icat çıkardım.

gittim az önce koca bi çuval yün aldım,
halı örcem.

burdan envere sesleniyorum,
dostum bi atkıyı bi senede bitirememiş olabilirim ama
senin de bildiğin gibi onun üstüne ağır biri geldi
ondan bitmedi.
şimdi sen de dahil kimseye kapıyı açmicam o halı bitene kadar.
yaşasın balkon halısı örmek isteyecek kadar sıyırmış olmak!
-bu halıyı dokuyan kör oldu-

balkonun orasına o yapıldı burasına bu yapıldı şeklindeki
du it yorself projeleriyle de karşında olucam önümüzdeki günlerde.
önce halı.

üç kitap bitirdim,
altı film izlemedim.
on diy projesini de buldum yapıcam işte.

şimdi ben bunları diyorum da
haftaya görüceksin boş boş oturmuşum dicem
ama tüm bu söylediklerimi yapmama sebebim boş boş oturmak değil.

öncelikle ciddi rahatsızlıklarım var,
bedenim juniora hayatın zorluklarını şimdiden öğretmeye başladı.

pazar gecesi döndük,
pazartesi hasta yattım.
salı günü çarşambaya misafir almaya karar verdik
hazırlıkla geçti
-büyük misafire karar veriyoz, samimi misafir kendi karar veriyo.
okuyup tanıyanlar, özellikle arkadaşlarımız
samimiyet derecenizi burdan tayin edip utanın!
şeym on yu!"-

çarşamba misafir ağırlamakla,
perşembe enverin arkadaşının düğünü
ve doğa üstü kan verme maceralarıyla,
cuma benim arkadaşımın kınasıyla,
cumartesi evi barkı kocayı terkedip
aman da ben hiç evlenmemişim ki meğersem gecesi düzenlemekle,
amca evinde kuzenlere sarılıp yatmakla,
pazar günü nikaha gitmekle, ikea alışverişiyle geçti.

ben yine doluydum,
ama yine kendimden başka herkesi mutlu etmeye çalışmakla..

boynum bükük, kaşlarım emrah,
sesim çatallı.
perişanım okuyucu, ben herkesi mutlu etmeye çalıştım ama
ama ama

acıdıysan, bi el atayım yazık yavrucağa dediysen
tezimi yaz,
allaşkınaa!



13.4.14 0 yorum

dun, bugun, yarin..


bugun ogle namazindan sonra,
Fatih Camii'nden baslayip
Sarachane'ye..



8.4.14 3 yorum

hiç değişmedin mısır, zindanların hep yusuflarla dolu..


mısır'da darbe karşıtı 529 gencin idamı söz konusu okuyucu.
biz bir kişinin ölümüne tahammül edemezken,
529 genç.

onlar için idam değil, kurtuluş belki ama
baş müftü'nün kararı iade etmesi için hala süresi var,
kardeşlerimizin dünya için yapacakları daha çok şey var,
sessiz kalma okuyucu, seyretme ne olur.

söz konusu müslümanlar olunca batının dili lal,
söz konusu ortadoğu olunca insan hayatının önemi yok,
söz konusu başka millet olunca özgürlükçülerin bi kısmı kör.

söz konusu başka birinin hayatı olunca bile
asıl söz konusu hep bizde olanlar, tartışmalar, kıyaslamalar.
ne olur okuyucu, tek bir kez
bizde öyleydi onlarda şöyleydi muhasebesi yapmadan
insanlık için birleşelim.

ne yapabiliriz kısmına gelirsek
öncelikle avuçlarımızdaki hazineden başlayabiliriz,
dua müminin en büyük savunması..

avaaz.org'da 1.500.000 imza kampanyası var,
iki dakikanı almaz, katkıda bulunsak bişeyimiz eksilmez

ek olarak önümüzdeki iki gün içinde 20 milyon ayetel kürsi okunacak,
eğer katkıda bulunmak istersen..

10 nisan perşembe akşamı saat sekizde
ayasofya camii önünden başlayan bir yürüyüş var,
pazar günü sabah namazında üsküdar mihrimah camii'nde
bir buluşma var,
mısır'a yüzlerce esma daha verilmesin diye.

srebrenitsa katliamında olduğu gibi,
birden başlayıp 529'a kadar yazmayayım diye,

sözlükte "mısır'daki idamlar bir an önce başlasın"
diye başlık açıp entry girenler
insanlık öğrensin diye,

hükümetimizden adam akıllı bir adım gelsin diye
-ki henüz bi açıklama yok-

ümmetin suskunluğu onları öldürmesin diye,

onların yüzlerindeki gülümseme ipe kadar değil
ecelleriyle ölene kadar sürsün diye,

529-0 yenilirken
derbi sonucundan başka birşey konuşulsun diye,

beyaz bu sefer şehadete giydirilmesin diye,


babası zindanda kızına kavuşmak için şehadeti beklemesin diye,
"bilakis görüşmek üzere" dediği vuslat
bu kadar yakın olmasın diye,

en azından ağaçlar
darağacı kurmak için kesilmesin diye..







4.4.14 8 yorum

yaparım bilirsin!


iki günlük bi yolculuğa çıkıyorum okuyucu.
stresten uzak, gündemden uzak,
bohemliğin dibine vurmak için.
beynimin ve kalbimin uzaklaşmaya ihtiyacı var..

şaka nan şaka.
entel miyim ben.
bıktık hafta sonu evde oturmaktan,
öyle bi yakına gidicez gelcez.

maksat hava değişikliği.
gerçi annem geldi. hastasın aman kalın giy,
ay ev çok soğuk battaniye var mı gibi
çeşitli söylemlerin ardından
ben camları açsam da yeterince hava değişikliği olurdu.
hatta belki evin içine fırtına bile girerdi
bi gözüm helecan olsun diye cama bakmıyo değil.

döndüğümde neler yapıcam maksatlı
bi kendimi sarsma, hatırlatma, unutmama postu bu.

öncelikle tee bi buçuk sene önce
melo'nun çekmeceni göster diyişi üzerine yazdığım postu
-ahh ana evindeydi o çekmece..-
okuyan bi adsız pudramın tarifini istemiş
zaten yaz da geldi yeni yapmam lazım,
işe pazartesi günü onu anlatmakla başlayayım.

kışlıkları kaldırdım, yazlıkları indirmedim
çünkü zaten yazdan sonra evlendiğim için
onlar halihazırda inikti.
bahar temizliğine gerek yok.

önümüzdeki hafta tezimi yazıp bitiricem.
ebet, son on yıldır aynı şeyi söylüyo olabilirim.
ahir ömrümü yüksek meendizliğimi görmeden bitirirsem
hocalarımın gözü açık gider.
üstüme bahis bile oynuyo olabilirler,
arkamdan dolaşan fısıltıları,
uzatılan parmakları duymuyorum sanmayın!
hey dostum!

ben kii lenincır'a "leehninger" diyen
-yazıldığı gibi okunur-
profların aa ile geçirdiği öğrencisi,
iki tübitak bursiyerliği için ne hale getirdim kendimi.
yoğusa oku bi buçuk senede bitir.
valla doç olmuştum da önümü kapayanlar var.

sonra iki kişilik yemekler hazır, görselleri hazır,
yemekleri o hoo yendi bitti unutuldu bile.
her gün fotoğraflıyorum, bi açmak nasip olmadı.
haftaya cuma da tezimi bitirmiş olazaam için
(bkz: sipirwimin)
-ümit fakirin ekmeği-
açarım da yaparsınız.
-zaten kimse de yemek yapmıyodu beni bekliyodu-

bebe taşımanın ilk üç ayı devrildiğine göre
itinayla pilatese başlayabilirim.
yemek poroğramlarına denk getirirsem
mesela heston blumentıl ile mükemmelin peşinde,
veya maksut aşkar ve mimikleri gibi
arada yaparım çıkar.

her gün on dakkamı
bugün ne aşersem diye düşünmekle geçirsem de iyi olur.
bu nebçim iş olm?
bebenin babası ne bi koşturdu,
ne bi incir aradı.
ben olsam sırf o atraksiyonu yaşamak için
"karpuz ister misin?
enginar yatağında portakal soslu
dana fleminyon çekti mi canın?" sorularıyla bunaltırdım.
şimdinin anaları çok kolay anacım,
anca tatlı iste..

sonra her gün bir kibrit kutumu yiyip
bi parça naylon poşedimi çiğniycem.
düzenli beslenme şart.

bi de bu hafta daha hoşgörülü olmaya karar verdim,
daha ılımlı.
daha özeleştirel olmaya gerek yok,
bunu yapmaya gönüllü onlarca eleştirmen var zaten (:

daha çok uzun zaman var ama
kütüphaneyi çocuk odasından çıkarsak iyi olabilir.
ben hep kitap görerek büyüsün istedim ama
zehra korkuttu beni,
kitap böcüğü dedi içinden çıkar dedi
ay juniorın kulağına girer burnundan çıkar dedim.
(bkz: kulak burun bağıntısını bilmeyen biyolog)

enverin arkadaşlarını da bi yemeğe almak istiyorum.
hayır sorsan kendinkileri alıyon mu diye,
yok bizimkilere bi çay yetiyo.
böyle bi isteğim de neden var bilmiyorum da
uzun zamandır çay - kahvaltı davetinden
yemek hazırlamadım çok kişilik.
bi lahana sarasım, bi brokoli salatası yapasım,
bi zeytinyağlı enginar döktüresim var.
şaka nan şaka.
okuyan varsa korkmasın, yok yapma öyle şeyler.
lahana belki sararım ama, o konuda söz vermiyorum.

klasik türk yemeği, mercimek çorbası falan işte.
gönül isterdi ki bi borş çorbası,
ara sıcak olarak karides yatağında hardal falan.
ama yok anacım, yemiyo türk erkeği böyle şeyler.
yiyosa kesin kanında bi ecnebilik var..

bu hafta aldığım tüm 12 kişilik takımları kullanmak istiyorum okuyucu!
baama demiştim gerek yok o kadara diye,
onu da beğendim bunu da beğendim dedi
kızım biz ananla ibrikte makarna süzüyoduk dedi
ne bulduysa aldı adam.
eskitemedim..

sonra bi ikeaya gitmek istiyorum.
ıbır zıbır ne bulduysam doldurmak.
ama çok sıra var diye kasadan dönmek yok,
duydun mu enver?!
he?!

bi de bu hafta üç kitap,
altı film, on diy procesi bitireyim istiyorum.

şimdi ben bunları istiyorum da
haftaya cuma bi görüşelim,
bak bakayım haftanın beş günü evde boş boş oturmuş muyum (:

öperim okuyucu,
hangi görüşten, hangi milletten,
hangi anlayışın dibinden olursan ol :*





2.4.14 11 yorum

iyi ki zeynep var da beni tekrar inandirmis..

iyi ki aysel gurel yapmis,
iyi ki mabel okumus,
iyi ki biz dinlemisiz,
iyi ki bir kismimiz anlamaya vakif olmus..


 
;