bi tanecik kız varmış.
bu kızın bi biloğu varmış.
ama birazcık da işleri felan varmış
biloğuna pek uğraYAmıyomuş.
gel zaman git zaman onu herkesler mimlemiş.
o da baştan savma cavaplar vermek istemediğinden
bekletmiş hepsini.
çok tatlı bi kızmış.
aman da çok sevimliymiş o yüzden
arkadaşları ona kızmasınmış.
gökten üç elma da zaten onun kafasına düşmüş
cezasını bulmuş.
bitti uyuyabilirsin.
bir aydır bloğa doğru düzgün uğramadığımı
eğer benim kadar tembel değilsen
farketmişsindir okuyucu.
(etmedin dimi nan. off..)
melodram beni yüzyıllar önce mimlemişti,
çekmecemi ve çok kullandığım
kozmetik ürünlerini görmek istemişti.
burdan size sahibi sesleniyorum;
benim çekmecem yok..
bi dolap çizmiştim yıllar önce
galiba boyutu bizim evden büyük.
sağolsun baam yaptırdı.
ayakkabılarımı da gördün ya hani raflarda,
işte benim herşeyim o şekilde duruyo.
dolabın kapağını kaydırdığımda
herşeyi aynı anda görmeyi seviyorum.
ama bu durum sadece
topladıktan sonraki iki gün için geçerli.
bu yüzden dağınıklığın kusuruna bakmamanızı rici edicim.
çekmece yoksa dolap olur mu?
kullanmadığım elli kadar rujum,
sol tarafta gördüğün zamanında birini de çekilişle hediye ettiğim
beş bin trilyonlu gri kutulu far paleti,
geline annesinden altı yedi tane rimel
babasından güneş kremleri,
avondan da vazgeçemediğim saç spreyleri..
kozmetik ürünlerimi görmek isteyen
sadece melodram değildi.
blog dünyasının hızlı, zeki, çevik, ahlaklı,
kalemi kuvvetli,
bi gün gidişinden çok korktuğum
diğp'ciği de mimlemişti.
geliyore!
helena rubenstein eyelinerım
ve kapağı zor açıldığı için tepesindeki diş izlerim
uzun yıllar vazgeçilmezim oldu.
sonra sanırım birileri benim aylaynırla çok güzel görünmemi çekemedi(!)
helena'yı tehdit edip
"durdur ulan şunun türkiye'ye girişini" dedi.
neyse ki bi kutu yedeğim var.
yaşarsam eğer
seksen yaşıma kadar açmayı planlamıyorum.
tiyatoraya giderken dudağıma sürdüğüm
cırt kırmızı rujun,
kırışıklık arası fondötenimin
ve ölü kokumun tamamlayıcısı olsun istiyorum o zaman.
onun yerine şimdilerde golden rose kullanıyorum
ucu çok ince,
kıvamı çok akıcı,
çok rahat kuruyo ve gözünü benim gibi
çıkartırcasına kaşımadığın sürece çıkmıyo.
rimel olarak volumizer kullanıyorum.
burnumdan uzun kirpiklerim var,
hala volumizer kullanıyorum
ve burdan kirpiği az olan
tüm dünya kadınlarından özür diliyorum..
affedin..
volumizer çift kademeli olan rimellerden.
tepeden çekince az rimelli,
çekmeyince bol soslu geliyo.
yeri gelmişken iki kademeli rimel hazırlayan
üreticilere de seslenmek istiyorum;
olm biz hiç az rimelli kullanmıyoruz
uğraşmayın mekanizmayla falan..
sonracıma ellerim mükemmel beyazlığından
ödün vermesin diye
dışarı çıkarken kremlemek durumundayım.
böyle de beyaz peynir gibi görünme aşkı..
kylie minoque sexy darling
ışıltılı losyon kullanıyorum.
bi keresinde babam getirmişti
bir mm kremi nerdeyse tüm vucuduma yayıcam
öyle miligram miligram kullanıyorum
bitmesin diye..
bi giden olsa yabışıcam yakasına alması için.
bi de saça koku veren
yürüdükçe kiraz çiçeği kokusu saçan
avon saç spreyim var vazgeçemediğim..
ama sen beni yolda görsen
bu kokudan tanıyamazsın.
neden?
çünkü eşarbım var.
peki hangi kokudan tanırsın?
hava soğuksa, kış veya sonbaharsa,
bi de koyu renkler giymişsem
dolce gabbana sexy çaklıt'tan.
eğer güneşli ama soğuk bi havaysa
pudralı renkler içinde düşes edasıyla yürüyosam
dolce gabbana rose the one'dan.
bahar günüyse chanel coco mademoiselle'den,
yaz akşamıysa chanel no:5'ten..
yaz günüyse avon rare gold'dan.
bi de evden acele çıkmışsam..
yani beni tanıyamazsın okuyucu,
parfüm en kaliteli kamufle yöntemidir!
rimel ve eyelinerdan başka
yüzüm yanmasın diye pudra kullanıyorum.
yüze sürülen fondöten, allık gibi şeylere hiç alışkın değilim.
pudramı da kendim yapıyorum.
biraz renk pigmenti,
bebek pudrası,
biraz maden suyu ve gül suyu,
güneş kremini karıştırıyorum.
basıyorum kutuya.
cildimle ilgili bu yaşıma kadar hiç sorun yaşamadım.
yüze sürülen kozmetik ürünü kullanmaya da
pek niyetli değilim.
şimdi,
tanıdığım tanımadığım tüm bloggerları mimliyorum.
doldurmayanın kalemi aksın!
inanmayanlar beklediler.
umutlarını borç verdin,
cebinde hiç kalmadı,
dostların anlamadılar.."
evet.
bülentciğim bana yazmış.