merhaba bana çok şey katan,
gerekli gereksiz pek çok sıkıntımda maille, telefonla ulaşan,
sözümde nişanımda çiçek kurabiye hediye gönderen,
berili beklerken küçük büyük armağanlarıyla kalbimi sızlatan,
senelerdir dertlerine ortak olduğum,
dertlerime ortak ettiğim blogger arkadaşlarım.
çoğunuz bunu okumayacaksınız;
çünkü modası geçmiş ama pek kıymetli tüm diğer şeyler gibi
maalesef hakiki iletişim yolumuz olan bloglarımızı
instagram çöplüğüne değişmiş durumdayız.
yazmak iyi gelirdi, yerini saniyelik çekilmiş özensiz fotoğraflara bıraktık.
iki satır kelamın altına yazdığımız içten fikirler
bir kalp butonuna devretti görevini.
kimsenin yüzünü göstermediği
ama herkesin iç yüzünü anlattığı bloglarımızı
sence de içimizi asla yansıtmayan
başkalarına benzemek için çabaladığımız,
kendimiz olmaktan uzaklaştığımız yüzlerimizi
aynı açıdan onlarca kez paylaşmaya değişmedik mi?
ben mesela çok isterdim;
afedenin düğün telaşını bloğundan heyecanla takip edeyim.
evlendi mi naptı ay davetiyesini eklemiş mi
kız gelin çiçeği nasıl acaba diye kendimce büyük
dünya için iğne ucu kadar dertlerim olsun.
zeynebin günselisinin doğumunu
gülbilgeyi beklediğim gibi bekleyeyim.
aylak ne yazmış, kafası iyi çalışıyo valla diye her gün bakayım,
diğpin çok fotoğraflı az cümleli instagram postları yerine
az fotoğraflı çooook cümleli blog yazılarını okuyayım.
bütün kızlar en son 2017de toplanmışız,
toplanalım fikir alışverişi yapalım.
yahu beyaz kitaplık bile en son dört ay önce,
ondan önceki postunu 2 yıl önce yazmış.
cessie kuşum, küçük balığım da geçen ay dönüvermiş evrene.
sevindirdi.
la petite mort da öyle; gitmiş ve dönmüş.
parfümümün kokusu en son üç sene önce yazmış,
hatta son postunu benim için yazmış ve ben az önce gördüm.
kafamı vuracak künt bir cisim bulmalıyım.
bu arada mazbut, fermina, kayıp paylaşımlar koleksiyoncusu
paylaşmaya devam etmiş,
teşekkürü borç bilirim.
sevdiğim onlarca blog yok olmuş.
sanki büyüme sancılarımız, ergenliklerimiz
göstermeye utandığımız sivilceli fotoğraflarımızmış gibi değil mi?
dönsek mi?