26.10.17 1 yorum

Gece evi serisi - ihanet / altını çizdim


hellö okuyucu!

sene 2009.
istanbul üniversitesiyle tanışıklığımın dördüncü,
sahaflarla tanışıklığımın on dördüncü yılı.
halihazırda içinde bulunduğum desperate housewife durumuna
daha çağlarca zaman var.

bi sahaf amca var,
sarı muhabbet kuşu var dükkanında.
eski karısı hediye etmiş, görmen lazım nasıl geveze.
bir kitap arkası okutmuyor,
bir saniye susmuyor ki rahatça seçesin alacağını.
"kendi gibi kuş almış" diyor amca,
severek mi ayrılmış neyse kuşu yollamıyor da.
inatla tepemizde.

bir de veznecilerde saray pide var,
kirazlı mescitin arka sokağında,
okulun hemen dibi.
genelde öğle yemeğine oraya gidiyoruz,
yemekhaneye gidelim diyorum kızlara.
kitap almaya daha çok para kalsın diye.

okulun bitmesine bi ay kalmış, millet vize final formasyon
mezuniyet iş güç derdinde.
ben okul bitince buralara yolum zor düşer diye 
eve kucak kucak kitap taşıyorum.

sahaf amca diyo ki "kız sen saçma sapan şeyleri seversin,
bu yeni çıktı ilk basım al tam sana göre"
işareti elime tutuşturuyo.

hey dostum mezun oluyorum
ordan bakınca lanet olasıca bir ergene mi benziyorum ha
vampirli kitap da neyin nesi seni sahaf olasıca demek istiyorum,
ama bunca yıllık hukukumuz var.
allah razı olsun amca diyip kitabı bağrıma basıyorum.

ve eve nasıl döndüğümü bilmiyorum.

97b hat olalı öyle hevesle kitap okuyan görmemiştir.
sen git senelerce klasikleri oku,
kültleri ezber et, o otobüste latincenin bin türlüsü ders notu,
senelerce emek verilmiş makaleler taşı;
ama başını şu ergen kitabından kaldırama.

kitaptan ayrılmamak için neredeyse
otobüsten inmeden beyazıta dönüp
bi tur daha eve geri gelicem.

edebi yönü desen haksızlık etmek istemem ama sıfıra eşdeğer.
işlediği konu desen az hayalgücü eser miktarda şaşkınlık.
ama çekirdeğe, pıtpıt patlatmaya, tetrise başlamak gibi.
elimden bırakamadım.
serinin diğer kitaplarını ankaralıların deniz beklediği gibi
çaresizce bekledim.

keşke dedim, seri bitince başlasaydım okumaya.
araya zaman ve başka kitaplar girince heyecanını kaybedenlerdenim.

hatta bir yerde unutmuşum,
üstüne yeni kitaplar çıkmış.
geçen üsküdarda bir sahafta karşılaştım
aa dedim bunun eskileri bende var, iki tane daha mı çıktı?
dört tane çıkmış, ikisi varmış.

sil baştan başladım.
yine elimden pek bırakamadan okuyorum.
berilin oyun aralarında, yemek karıştırırken tezgahın öbür tarafında,
çamaşır katlarken banyo zemininde yerini buluyo kitap.
bir günde bir tanesini bitirirken
envere arada bi sesleniyorum
"serimin iki kitabı eksik bana hediye alsanaağ" diye.

kafa dağıtmaya, ciddiyetten uzak fantastik dünyalara,
hayal kurmaya hatta okurken karakterler yerine
artizleri oturtup kendi filmini çekmeye ihtiyacın varsa
hemen başla derim okuyucu.

altını çizdim.

-
gözlerimi çevirdim, tipik sığlığının
beni ne kadar rahatsız ettiğini saklama zahmetine bile girmemiştim "

kendi kendime sertçe "bunu hatırlayacağım" dedim.
bugün kendimi ne kadar kötü hissetmeme
neden olduklarını asla unutmayacağım. "

" senin dünyanda o çocuklara vampir adı veriliyor.
ismi kabul et U-we-tsi-a-ge-y,
içinde kaderini bulacaksın."

"dersler akşam sekizde başlayıp sabah üçe kadar sürer.
spor salonu şafak sökene kadar açıktır,
değişimini tamamlar tamamlamaz
şafağın ne zaman sökeceğini anlar hale geleceksin."

"zoey kızılkuş, gecenin kızı;
seni bugünün dünyasında; iyiyle kötünün dengeyi sağlamak için
mücadele ettikleri dünyada 
gözüm kulağım ilan ediyorum."

" vampirlerin çekici olduklarını ben de biliyordum.
bunu herkes bilirdi.
dünyadaki en yakışıklı aktör ve aktrisler vampirdi.
ayrıca dansçı, müzisyen, yazar ya da şarkıcılar için de geçerliydi.
vampirler sanatı ele geçirmişti."

" burayı müthiş kılan şeylerin başında ben geliyorum.
evet doğru duydun, burası harika çünkü ben harikayım."

" birinin dostun olarak kalmasını istiyorsan
yapılacak en doğru şeyin sadece kendi işine
bakmak olduğunu öğreniyorsun."

" başkalarını kontrol etmekten zevk alan
ve kendini iyi hissetmek için başkalarını kötü göstermeye
bayılan insanlardan hiç hoşlanmam."

"-zayıflamaya, şişmanlamaya ya da hastalanmaya başlamak
değişimi reddettiğinin ilk belirtisi oluyor.
-' ve sonra ölüyorsun ' dedim alçak sesle.
- 've sonra ölüyorsun..' diye tekrarladı. "

" o bir hiç, bu geceki buzdolabımızdı o kadar.
neredeyse insan sayılır,
sadece atıştırmalık olarak işe yaramasına şaşmamak gerek."

" annem baştan aşağı değişmişti.
sanki aynı anda onun karısı ve benim annem olamıyor gibi.
uzun süredir orası evim değildi."

"gerçekten de beş elementi içeren bir özelliğim vardı."

" tıpkı yarın ölecekmiş gibi yaşamalısınız.
çünkü ölebilirsiniz ve akıllarda bugünkü halinizle kalırsınız.
arkanızda onurlu bir izlenim bırakırsanız, ruhunuz huzur içinde dinlenebilir.
olur da ölmezseniz, şerefli ve
uzun bir hayat için yatırım yapmış olacaksınız. "

" dalkavukluğunu yapmayı reddettiğimiz sürece
bize kendimizi dışlanmış ve hiç gibi hissettiriyorsun."

" neferet çaylaklarına anne şefkatiyle yaklaşıyordu."

"bu zoey kızılkuş;
karanlık kızların yeni lideri!"














7.10.17 3 yorum

olanları birbirine bağlıyorum.


sanki hayatın arka fonunda sessiz sessiz çalan,
hayatın filme çekilse sözsüz olacakmış da
sadece bu çalacakmış gibi bi şarkı.
ya da sadece benim mi öyle?

böyle hayattaki her duyguyu taşıyo bünyesinde.
" dünden razıydım yarınlara, yarınımda sen olacaktın ya"
diyen herkes gibi
"olanları birbirine bağlıyorum, mütemadiyen ağlıyorum" diyo.

razıysan, daha fazlasını istemiyosan
kıymetin bilinmiyo da mütemadiyen ağlıyosun ya,
feridun senin için söylüyo.

insanlara bahar geliyo, mutlu mesut devam ediyolar hayatlarına;
sen kışı yaşıyosun herkesin mevsimi kendine avuntusuyla.
feridun senin için söylüyo.

daha söyleyeceklerin var, son nefesine saklıyosun ama.
çünkü kırmaktan korkuyosun,
çünkü biliyosun kırılmak ne acı, ne onarılmaz,
ne nefes aldırmayan bi duygu.

son nefesinde kır bari,
sonra neden bana yaşattıklarını ona yaşattım diye vicdan azabı çekme diyosun kendine. kırıyolar, kıyamıyosun,
feridun senin için söylüyo.

alamadığın tüm nefesleri son nefesine biriktiriyosun okuyucu.

nerede ve nasıl vereceğini bilemeden..





 
;