gummornin okuyucu!
bugün dünya kendinden önce başkasını düşündüğünde allahın sana neler nasip ettiğini görme günü.
sülalecek kutlarız, ebet.
günlerdir uyumuyorum desem yeri.
beril sare hanfendisi gece tam uyuyasımın geldiği anda
gözlerini açıp kafasını yastıkta iki yana sallamayı,
ben ayağıma alıp sallayana kadar bağırmayı adet haline getirdi.
zaten son altı aydır kesintisiz üç saat uyumuşluğum yok,
şimdi bi de geceleri ayakta sallama çıktı.
kim tembihliyo bunu bilmiyorum.
sabahları yedide mesaiye ayı kardeşlerle başlayıp
pepeyle devam ediyoruz.
pepe bitince televizyonu kapatıyorum, aç diye ağlamadığı sürece.
ve gözler nerden ne bulsam da saldırsam diye
felfecir okumaya başlıyo.
işte o sırada uyku, yorgunluk, evin işi gücü demeden
sırtlayıp dışarı atıyorum kendisini.
bugün bi yarım saat düşündüm,
yolun ortasında yığılır mıyım,
kafamı bebek arabasına dayayıp uyuyakalır mıyım,
yokuştan inerken yorgunluktan arabayı elimden kaçırır da
tırların üstüne salıverir miyim diye.
sonra dedim anasın sen,
yazık çocuk dün de soğuktan çıkamadı çıkar azcık garibanı.
sabahın erken vakti ses yok kalabalık yok
hatta pazarcıların çoğu bile yok diye pazara daldık,
ve üç gündür instagramda mug tasarımın sayfasından
alınacaklar listesine eklediğim ıvır zıvırların olduğu bi tezgahla karşılaştım!
bring bring!
hem de yarı fıyatına, kargosuz da!
peçeteler, nihaleler, greengate ürünleri..
kaç aylar önce bayılıp sonra
"yoo dostum. gerçekten ihtiyacın yok boşver." dediğim kavanoz kupalar vardı.
sonra çok kez pişman oldum ama yine dizginledim kendimi,
ihtiyacın yok, israf etme diye.
sonra renklileri çıktı şeffaflarını aradım bulamadım,
tantitoniye de o kadar para bayılmak istemedim.
ve çotank diye aynı tezgahta dizilmiş
on tane kocaman boy kavanoz kupa "melabaa!" diye sırıttı.
zalım tantitoninin dörtte biri fiyata, 3,5tlye olunca
abi sar sar sar hepsini sar diyip sırtlanıverdim.
o sırada beril yandaki teyzeye
"of başedemiyorum bunla ben" diye dert yanıyodu.
teyzenin "zamane anası işte, şokta satılan su bardağı neyine yetmiyodu"
bakışlarına aldırmadan kupalarımla aşk yaşar vaziyette
koşup eve geldim.
bunları sana anlatmalıydım okuyucu.
çünkü ne zaman kendi ruh ve fiziksel durumumu düşünmeden
karşımdakini düşünerek bişey yapsam
peşinden çok nasipleneceğim bi olay oluveriyo.
ne zaman bi konu hakkında muallakta kalıp
allahım sana sığındım bi yol göster desem
işaret niteliğinde olaylar gelişiyo.
böyle anlatınca sırlar dünyasındaki sürmeli dede gibi oldu ama
yok valla sahiden öyle.
ben işaret olsun diye uğraşmıyorum,
anaa bak görüyon mu diyivereceğim şekilde ayan beyan oluyo.
yani nağpıyoruz okuyucu?
arada kendimizden önce başkası için bişeyler yapıyoruz.
sonra huoop gelsin istediklerimiz avcumuza.
neyse ki uzunca bi süre almak istediğim bişey yok da
bencil pislik lanet olası gibi davranmaya dönebilirim.
şaka şaka. olmadım ben öyle hiç çok şükür.
şimdi mutfakta en görünen rafı boşaltıp
her birine bi isim vererek kupalarımı yerleştirmem lazım.
öperim:*