minik mini'nin "öldün mü?" sorusuyla,
bedika'nın "dünyada küçücük bi nokta olan bana
içimin sıkıntısı dünyalar kadar büyük geliyo" mesajıyla,
seda'nın hem derdine üzüldüğüm
hem yüzümü güldüren mailiyle,
naciye'nin "mutluluk sebebin içinde" yorumuyla kendime geldim bugün.
sen iyi misin, bebek iyi mi diye soran herkese
önce çok teşekkür ediyorum.
isim sırasına koydum, bebek doğunca "huop! tut!" diye
tek tek fırlatıcam kucaklarınıza.
bebek iyidir diye ummak istiyorum.
enver tarafından doktorun rutin kontrolü olduğu iddia edilen
ama doktor tarafından "bak diğerlerine gir demiyorum,
ama buna git ve sonucu bana getir" dediği,
bayan doktor araştırırken bi tanıdık doktorun
"perinatolog dediyse bişey görmüştür" yorumu yaptığı
bi durumumuz var.
ben bebeğin zeka testlerini falan yaptırmadım okuyucu.
dünyaya gelesi gelmiş,
zekasında problem olsa aldırıcam mı sanki dedim.
yoo dostum,
juniorın doğma özgürlüğünü kısıtlayamam.
analık hakkı da bi yere kadar,
zorda kalırsan südümü helaletmem dersin
maksimumu o bence.
doktoruma "bak pampa benim psikolojim bozulur,
öyle aa şusu varmış dur üç buçuk ayda
kendimi hazırlayayım falan diye olgunluklar yapamam.
girip bi sorun görürsek
araştırır karıştırır kendimi üzerim,
girmeyim hemi?" dedim.
yok gircen diyosak gircen, senin girmen lazım dedi.
detaylı ultrasona girip bakcaz artık nesi var nesi yok.
he bu arada bi de cinsiyetini öğrenebilirsek sevinirim.
bana bak çocuk,
nenen deden hem kıza hem erkeğe alışveriş yapmaktan iflas edicek.
hayır inadın anana çekmiş olabilir,
elini ayağını göstermekten rahatsızlık duyan,
biri dikkatle bakınca "ne bakıyon? ne? ne? ne gördün?!"
diye hır çıkaran bi manyak ananın evladı olma şanssızlığına
erişmiş olabilirsin,
ama bak valla söz konusu ben olsam ısrar etmem.
nenengile acı!
bu süreçte ek olarak teze başladım.
yarım sayfa yazdım, inanabiliyo musun?!
off mezun bile olurum ben.
sonracıma instagram'da bonibonbutikpasta idik
ben dolanırken dolanırken nabrutu, meloyu, bi garip şeymayı
parfümümün kokusunu, allaah daha kimleri keşfettim.
parfümümün kokusunu görünce öyle bi sevindim,
melonun yüz hatlarını öyle bi inceledim,
nabrutun kore filmlerine öyyyle bi baktım ki
dedim ben iyi ki gurbetçi değilim.
gerekirse köy salçasına sarılıp ağlayabilirim.
yüzünü görmediğim insanlara böyle bağlılığım varsa..
hazır yüzünü görmediğim demişken,
bi istanbul'da olan kızçe bloggerlarla buluşsak,
yüzünüzü bi görsek
bi kahvenin kırk yıl hatrını paylaşsak
nebçim de güzel olmaz mı?
19 mayıs falan nasıl mesela?
ya da bi pazar, gelebilecekler yazsın mı azcık?