12.11.13 20 yorum

melaba!


g'nayt okuyucu!

naber?

internetsizlikten kurumuş durumdayım.
balayına git, dön, evi boşalt,
yıka kurula tekrar kafana göre yerleştir derken
internete sıra gelmedi.

ben de her yeni gelin gibi
kaynanasının internetini sömüren oldum.
koştum, "internetinizi sömürmeye geldiiim!" diye.

çok özledim olm sizi!
her sabah kalkıp bi post yazasım var,
internetim olsa yeminle aklıma gelmezsiniz.
arada böyle kendini bilirliklerim vardır.

sen de beni özledin, dimi okuyucu?
evet dediğini duyar gibiyim..


bu böyle kısa bi selamdı.
evlilik maceraları,
genç kızları evlenince böyle mal mı olucam olm sorunsalına sokma konulu postlarım,
evde bu böyleydi ben de böyle mahvettim temalı
sen de yapma yazılarıyla
karşında olucam.

öperim seni tatlım :*







5.11.13 50 yorum

bi kişi kan yutturur, bin kişi sürüyü güttürür, iki kişi evlenir.

 
 
g'mornin okuyucu!
naber?
 
uzun zamandır doğru düzgün ilgilenemezliklerim
an itibariyle bitmek üzere.
 
şimdi günlük tutar gibi tavırlarım olsun istemiyorum ama
ayıptır söylemesi geçenlerde evlendim.
bilmiyorum nasıl oldu,
inşallah çok iyi olmuştur çok da güzel iyi olmuştur.
 
herşeyden önce şunu söyleyebilirim ki
sanırım isteklerinin hemen hemen hepsi olan tek gelin
benimdir dünya üzerinde.
başka gezegenlerdeki yaşamı inceleyecek bilim insanlarına burdan sesleniyorum,
biloğumu takip ettiğinizi biliyorum;
incelemeye gelinlerin isteklerinden başlayın lüffen.
 
kapuçino rengi gelinliği görmeden önce
duyanlardan sürekli "aaoov o ne öyle"
"oo gelinlik dediğin beyaz olur"
"nişanlıktı da sen mi bozdun?" tepkileri aldım,
moralim bozuldu desem yalan olur.
yürüyün gidin nan benim gelinliğim benim kararım dedim;
şiddetle öneriyorum.
 
görenler benle eve gelmek,
o gelinlikten ayrılmamak istedi
ben o kadar diyim.
 
gelinliğin tasarımını ben üfürdüğüm için
modacım şuna buna diye teşekkür edemiyorum,
zaten insanların bireysel modacıları olmaz bana göre,
moda bireysel bişiy değildir,
kremdölakremlik yapıcam diye suyunu çıkarmayın.
 
ama mükemmel bi dikiş çıkardığı için
eren hanım'ı öperim
:*
 
başlamışken devam edeyim,
beni dünyanın en güzel gelini yapan yaşar hanım'a;
 
bütün gün enverin pöflemelerini,
ne zaman biticek bakışlarını,
benim gelinlikle yürüyemeyişlerimi çeken
-üstelik çok zor bi zamanında, bize hiç belli etmeden-
neş'e kübra photography'nin kraliçesi
neş'e hanıma;
 
lilyum da olsun orkide de olsun
hem top olsun hem sarksın,
mor olsun krem olsun
ya beyaz da olsun ama çiğ durmasın gelinliğim nerdeyse kahverengi şeklinde
ütopik isteklerimi gelin çiçeğine dönüştüren
fatih'teki çiçekçiye,

BÜÜÜTTTÜN AİLEME,

yanımda olan, olamayıp arayan,
aramayıp düşünen
yok nan o kadar da değil, bi arasalardı bari.
neyse işte arkadaşlarıma,
 
çantama tıkıp da götürsem mi ya dediğim
kuzenlerime,
 
nişanımdan daha harika bi düğünüm olmasını sağlayan
yine sultan sarnıç ekibine
-bağımlılık yaptı, çocukların düğününde de oraya inşallah-,
 
streslendikçe açıp açıp güldüğüm
bi takım sözlük yazarlarına,

nerlerdesin diye soran blog okuyucularına,

evden çıkarken iki buçuk saat
sarıldığımı bırakmadan ağlamamı,
başımı yerden kaldıramayışımı,
babamın kolunda inemeyişimi sabırla bekleyen,
benimle ağlayan bütün misafirlere,

hayatımda gördüğüm ennn eğlenceli düğün sonrası etkinliği düzenleyen
enverin arkadaşlarına,
(ama eğri oturup doğru konuşalım,
enveri una yumurtaya suya bulamak biraz abartı oldu,
hanginiz gelip duştaki yumurta kabuklarını temizleyecek?
ha? hanginiz?!)
 
tenks e lat!
hepiniz benim bebeklerimsiniz.
sondaki grup hariç.
koca adamsınız nan ayıptır.
 
şimdi gelelim bu sürecin bana kattıklarına
(çok umrunaydı, ebet)
 
 öncelikle belki bilmeyenleriniz vardır,
söyliyim evlenince bi kocanız oluyo.
garip bişey, henüz alışamadım.
benim bu zamana kadar bildiğim kadarıyla sadece insanın annesinin kocası olurdu
bu evlilik tüm bildiklerimi yıktı diyebilirim.

bunun dışında yüzüğün yeri değişiyomuş,
ama bana bunu nişan zamanı demedikleri için
yüzüğün yeri de değişmedi hep sağda kaldı.
sen bu hatayı yapma okuyucu,
maazallah telafi falan edemezsin
önce sağa tak sonra sola.
(ya da tam tersi, bilemedim)
 
sakın yapma, ne pahasına olursa olsun.
 
çantanda herşeyi kolaylıkla bulabiliyomuşsun,
telefonu cüzdanı el atınca çıkarabiliyomuşsun gibi
bi de aile cüzdanın oluyo.
 
sonra kafan karışıyo,
e burda altı çocuk için sayfa var;
on çocuğu olanlar falan nasıl yani ne biçim?! 
 
 sürekli evin yüzünde gezinen bi insanla karşılaştığın yetmezmiş gibi
(bkz: evin erkeği)
bi de burası neresi, bu kimin yatağı,
oha perdeler ne alaka ya tepkileriyle
yeni eve alışma süreci yaşıyosun.

hayır bi de beynin ambale olmuşken,
her sabah bi mala bağlarken
üstüne balayı diye bişey icat etmişler.

hadi ikinci gün üçüncü gün eve alıştım,
ilk uyandığımda odayı yadırgamıyorum
tavan niye burnuma değmiyo diye şaşkınlıklar yaşamıyorum diyosun tam;
hop! balayı.
 
başla baştan.
burası neresi..
 
henüz mutfağa girmemiş olduğum için
sana o kısımdan bahsedemicem ama
söylemem gereken bişey var;
bommmba gibi bi blog geliyo sana.
 
iki kişilik yemekler!
 tüm altı kişilik yemek tariflerine inat!
 
nikah kısmına gelince,
nikah dairesindeki salonlarda
üç saat önceden gelip nikahlarını bekleyen
çiftler ve misafirler var.
olma annem sen onlardan.
 
sonra çıkın lüffen diyince kapıda cıklayıp
"çıkardınız da nooldu?" diyenlerden hiç olma.
hazır konuya gelmişken,
yaptı da nöördü?!
 
 
 ananı babanı kuzenini amcanı halanı her aradığında
hüngür şakır ağlama sürecini geçiyorum;
belki bizim kadar birbirine bağlı bi aile değilsindir
gözün korkmasın.

ökküz gibi gardrobu bırakıp
bi dolaba iki kişi sığma çabaları da cabası.
biz dedik sığamıyoruz,
bari kıyafetleri koyalım.
istersen sen de öyle yap, daha rahat oluyo.
 
bak okuyucu,
bana herkesler -başta gülbilge'nin annesi zeynep- söyledi de
ben çok farkına varamadım.
biliyorum sen de varamicaksın ama;
bu sorumluluğu üstümden atmam lazım.
 
tadını çıkar!
 
günün birinde bu sürecin içine girdiysen
sahiden tadını çıkar.
o kadar planladığından sapıyo,
anlık değişimler yaşıyosun ki
damat değişmediği sürece bence sıkıntı yok.
bunun dışındaki herşeye gülümse.
işin sırrı gülümsemektee!
 
ben yapamadım,
elimden geldiğince denedim ama
kınadaki düğündeki aksaklıklara
gülümseyip geçmeyi;
bi iki kere patlamışlığım var.
 
bi gelin çiçeğine, bi gelinliğin başörtüsüne.
zira kensi battaniyeydi sanırım..
 
ama şu an farkediyorum ki
detay dediğin önemsizdir.
 
hayatını detaylardan uzak,
oldukça sade bi şekilde kur bana kalırsa.
mesela televizyada sadece ntv spor olsun,
başka kanala gerek yok.
 
bu da hayatın en değişen yönlerinden biri..
 
 önemli olan sen yere düşerken
"senin yüzünden pozisyonun gelişini göremediiğm" demeyen,
maç özeti izlerken "bi sus" bakışı atmayan bi insanla evlenmek.

gerisi boş, kına düğün detayları fotolar gelince..

öperim :*

edit:
bunu da paylaşamadan edemedim,
bunca yıllık evlilik kültürümü "married with children"a borçluyum,
umuyorum bi al bundy'yle evlenmemişimdir..
hayatının şarkısı olsun okuyucu!
 
 
 
 
 
3.11.13 2 yorum

yılın üçyüzüncü postu, ayın üçüncü günü, günün yirmi üçüncü saati, soley'in pretty face'i..

g'nayt okuyucu!

naber?
sormuyon hiç nerdesin napıyosun diye, ne fenasın.

 öyle bi iyi geceler öpücüğü vereyim istedim,
benden sana gelsin.
iyisin yine.

bu gecenin ninnisi soley'den..





 
;