naber okuyucu?
öyle içime kapanık bi hayat yaşıyorum ki anlatamam.
çünkü dışıma açılıcak kimse yok, elim mahkum.
ben kararlarımı hep kendim aldım,
hiçbirinden pişman olmadım.
okumak istediğim bölüm tek tercihimdi,
okumak istediğim üniversite tek tercihimdi.
yine girsem, yine aynı dokuz kişiyle mezun olurum.
başka bi arkadaş grubuna katılmam.
en mükemmeli benim arkadaşlarım çünkü.
okuldan sonra master tek tercihimdi,
masterda bile bölüm, okul ve hatta hoca bile tek tercihimdi.
yüzlerce kişi arasından iki kişi seçildik,
iki hoca bizi karşısına aldı hanginiz neye eğilimlisiniz anlayalım diye.
biri dekan yardımcısı, biri bölüm başkanı.
ben dedim, bölüm başkanıyla çalışmak istiyorum
eğilimlerimi alanımı boşverin.
eğer sizle çalışamayacaksam başkasının hakkını yemeyeyim.
kendi ailemden başka bi aileye mensup olamazdım sanırım.
benimkiler de her insan gibi mükemmel değil elbette ama
diğer aileler bana göre hep ya daha soğuk, ya daha cıvık.
eğer tercih edebilseydim ailemi seçerdim dünyadaki milyonlarca aile arasından.
sonra evlenirken,
eşimden başkasını tercih etmem dedim.
hayır sorsan sebep ne, neyine güveniyon.
cevabım yok.
içgüdüsel bunlar hep.
beril doğdu, galiba her anne benim gibidir ama;
daha güzel, daha akıllı, daha uslu olsun umrumda değil
bana seçme imkanı tanınsa ben milyarlarca bebek arasından onu seçerdim.
çok güzel, çok sevimli değilim.
çok akıllı da değilim.
belki fazla vaktim olduğundan, diğer insanlara göre daha çok düşünürüm.
illa okurum, gözümden kan aksa yine okurum.
çok edepli, çok ahlaklı, çok becerikli değilim.
ama uğraşırım.
bi makarnaysa bile yapılacak olan, yapılmış olmak için yapılmasın isterim.
çok düzenli, çok titiz değilim.
ama oturmaya vaktim olmaz, döner dolaşır toplamaya çalışırım.
çok özellikli değilim, ama seçme hakkım olsa
ben yine kendimi seçerdim.
beni büyüten ailemi, birlikte çocuk büyüttüğüm ailemi,
tercihlerimi, kendimi seviyorum.
şükredecek çok sebebim var, farkındayım.
ama kafam bu aralar çok karışık okuyucu.
senelerdir verip arkasında durduğum her karardan vazgeçiyorum.
öyle bir düşünme, bunalma, düşündüğünü kimseyle paylaşamama,
akıl alamama ve kendi aklının yetmemesi hali ki;
bi sabah kapıdan çıkıp
"melaba yeni hayatım, sende içinde verdiğim eski kararların hiçbiri yok,
hadi ankaraya da çav bella diyelim" diyesim geliyo.
önüme bundan sonraki hayatımda neler yapabileceğimin bi listesini koyuyorum.
yepyeni bi okulda mastera tekrar başlayabilirim,
enver için yarım kaldı zira.
bi laboratuvara başvururum, mikrobiyoloğum ben.
bi petriye burnumu dayadım mı benden mutlusu olmaz.
besiyeri hazırlarım, henüz 26 yaşında yemek yapmaktan bunalmış bile olabilirim.
formasyona başvururum sonra,
öğretmenlik tam benim işim.
yapmışlığım var, onca öğrenciye "yaa ne tatlısınız hocaam" dedirtmişliğim var.
çok mutlu olurum belki.
bi butik pastane açarım belki,
workshoplar veririm.
ne biliyosun da neyin workshopu deme okuyucu alınırım,
mutlu dükkanlarda çikolata fabrikalarında az dirsek çürütmüşlüğüm yoktur.
azcık para biriktirebilirsem bi otomatik araba alırım kendime,
bizinki çok zor.
berili daha sosyal olabileceği bi yerlere götürürüm.
ben 26 yaşındayım okuyucu.
bu zamana kadar verdiğim hiç bi karardan pişman olmadım ama
şimdi hepsini sırayla sorguluyorum.
eğer diyorum mutlu olmak için yaptıklarının sonucunda
mutluluk gelmediyse sana,
kim için ne için uğraştın?
sen herkesten önce tuttun isteklerini,
herkesin isteklerinin gerisinde kaldın.
hep kenarda halihazırda bekleyen oldun,
alttan almaya çalışan, orta yolu bulmaya çalışan,
hep "aman o da olmasa nolur ki" diyen oldun.
hayalin kalmadı.
henüz 26 yaşındasın.
hayalin kalmadı.