baktın mı?
kal şimdi öyle, camdan falan uzaklaş.
sana bu yazıyı büyüme atağı denen saçma sapan sabır evresinin
eninde sonunda bittiğini anlatabilmek için yazıyorum.
atlama!
önce anne adayları için kısa bi bilgi vereyim;
bebek öyle "minnoş minnoş koksun, koynuma sokup uyutayım,
minicik elleriyle yüzümü okşarken
pıtışcık burnundan nefesini duyayım" bişey değil.
hele ki atak haftalarındaki bi bebek, adeta tazmanya canavarı.
atak haftalarını cennetten dünyanın hengamesine düşen bebeğin
"nerdeyiz olm biz, sesimi duyan yok mu?!" haykırışları şeklinde özetleyebiliriz.
dış dünyaya dokunma, görme, algılama gibi fiziksel;
gülme, bıngıldama, üç kağıttan ağlama numarası yapma gibi
algısal bazı etkinlikleri öğrenme aşamasında uyum sağlarken
belli bi zorluk çekiyo bebek.
ve bunu bağırmak, zırlamak, hiç susmamak,
sesimi daha nasıl yükseltsem diye düşünmek,
uyumamak, annenin boynuna yapışıp ayrılmamak gibi belirtilerle bize sunuyo.
şöyle düşün okuyucu,
birden bire kendini havada bulup uçmaya çalışıyo olsan naparsın?
ben "ay düştüm düştüm düşücem, baksanıza bez mez yok mu açıverin"
diye bağırırım panik yapıp.
işte bebeğiniz de size aynen bu şekilde bağırıyo, ama korkarak.
ilk zamanlarda atak haftalarından haberi olmayan annelerde
genel olarak "ay bu çocuk hasta mı" en sık duyulan cümle.
hele bi de aile büyükleri etraftaysa;
"doymuyodur o kızım sen ne bilcen ilk çocuğun",
"kulağı ağrıyodur kulağı",
"sipraktin ya da dolven versene rahatça uyusun",
"hep senin yediğinden içtiğinden dikkat etmezsen bshabhudgauı"
fikirleri havada uçuşuyo.
ama aslında çok basit, daha fazla sabır, ilgi ve anne kokusuyla aşılabilecek
minik dönemlerden geçiyo oluyoruz.
ilk atak haftası 5. haftada gerçekleşiyo.
daha fazla emmek isteyen bebek, anneyi ilk aydan ek gıdaya,
mamaya falan yönlendirme gafletinde bulundurmasın.
onun tek manevi enerji kaynağı o.
huysuzluk, ağlama krizleri,
uykusuz geceler, gözleri kan çanağına dönmüş anneler,
hele bi de gamsız gamsız uyuyan babalar varsa
ilk atağınızı başarıyla geçiriyorsunuz demektir.
tebrikler!
bu atağın sonunda bebeğiniz muhtemelen agu bugu demeyi,
yarım ağız da olsa gülmeyi öğreniyo.
beril pıhıhaha diye bildiğin kahkaha atmıştı,
millet "ay gülümsedi gülümsedi bak bak" diye tepki verirken bebeklerine,
ben "tövbestağfurullah o neydi kız" diyenlerdendim.
bebeğinizin atak haftası genelde bir ya da iki gün sürmekle birlikte
bazen şartlara bağlı olarak bi haftayı bulabiliyo.
çikolata depolayın, akşamları kendinize çiçek söyleyin,
ev işleri için yorulmayın, uyuduğu anda uyumaya çalışın.
ve bunun gibi dönemlere hazırlıklı olun.
çünkü 8. hafta geliyo!
8.hafta ortası- 9. hafta ortası arasında
yine gece boyu nedeni bilinmeyen, konu komşuya uykuyu haram eden
ağlama nöbetleri geri geliyo.
yapmanız gerekenler hep aynı,
bu seferse ödülünüz aile bireylerini gördüğünde tanıyabilen bi bebek!
beril o zamana kadar benden başkasına gitmezken
ikinci atak haftası sonunda onu almaya çalışan insanlar arasından
dedesini, ananesini, babasını ve kuzenim şeydayı seçip
baya bildiğin tercih eder hale gelmişti.
bi de halam var ama o doğar doğmaz berişi benden önce aldığından
sanırım onu annesi sanıyodu.
zaten ona benden daha çok benziyo, bi de şimdi süt annesi oldu.
neyse konu bunlar değil.
üçüncü atak haftası 12. haftada geliyo.
size ödülü artık elindeki çıngırağı
kafasına düşürüp düşürüp bıngıldamayan bi bebek.
tutabiliyo!
ama siz yine de eline bişeyler vermeye çıngırak, bebek,
diş kaşıma şeysinden falan başlayın.
benim gibi lahmacun dürüp vermeyin.
dördüncü atak haftamız 19. hafta.
fakat 17 de de görülebiliyo.
bebekte yan dönmek, kalkmaya çalışmak gibi
fiziksel bazı aktiviteler oluşuyo.
ilgisini oyun halısıyla, havuç gibi zararsız materyallerle çekebilirsiniz.
elindekileri inceleyecek kıvama geldi çünkü.
bu atağın sonunda yatakta dönerek oynayacak, ce e yaptığınızda anlayıp gülecek
hatta beril gibi perdeyi tutup kendi kendine
etrafta kimse yokken bile ce e yapabilecek kıvama gelen
yalandan öksürüp baktığınızda kıkırdayan
oyuncu bi sıpanız olacak.
işte anneliğin tadını almaya şimdi başlıyosun dostum!
ama sıkı dur,
beşinci atak 26. haftada. ve sanırım en zor olanı.
artık takip etmekte zorlanıyosun fakat
bebek en az bi hafta süren bu huzursuzluk döneminden
artık bilinçli, yarım kilometre, oturmayı ve tutunup kalkmayı,
bazı oyunları, ilgisini çeken bişeyi uzun süre izlemeyi öğreniyo.
oyuncaklarını emiyo, annesine sarılmayı, öper gibi hareketler yapmayı öğreniyo.
benim için en keyiflisiydi,
beril durup dururken yanağını yüzüme dayayıp "ayy" diye miyavlarayak
bildiğin seviyodu beni.
millet "şuna bakın annesini nası seviyo" derken
"evet evet annesi benim! bakın benim! burdayım hey" diye bağırasım geliyodu.
altıncı atak 36. hafta.
genelde çocuğun kazandığı beceri emeklemek.
fakat beril emeklemedi hiç,
koltuk kenarlarına tutunup ufak ufak adım atmayı öğrendi.
yedinci atak 44, son diyebileceğimiz ataksa 52-53. haftada geliyo.
burdaki öğreniler, daha önceki gelişimine göre değişiyo.
berilto son atağını atlatıp hemen peşinden yürümeye başladı.
annelik senin için bi rutinse,
emin ol çok daha zorlanacaksın okuyucu.
tamam bebek senin için yeni bişey ve alışırken zorlanıyosun
ama bi de onu düşün.
hiç bilmediği bi dünyada, başkası tarafından konulan kurallar altında,
yeni beceriler edinmenin korkusu ve derdini anlatamamanın çaresizliğiyle
mızırdanıp duruyo.
dilini bile bilmediği bi yerde..
daha fazla sabır, merhamet, kuvvet dilemek;
daha fazla ilgi, sevgi göstermek bence köklü bi çözüm annelik konusunda.
"gündüz çalışıyorum, gece de bunun zırıltısını dinliyorum" dedi
geçen gün ağırladığım bi misafirim.
tamam yaşam şartları zor ama,
gündüz çalışmayı, gece de zıırltı dinlemeyi bırakıcaksın
ömür boyu maaşa bağlıyoruz ama bebeği bize ver deseler
napıcan söylesene dedim. cevab veremedi.
onun için yaptıklarını onun kafasına kakarak,
senin için kaç gece uykusuz kaldım kariyerimi feda ettim diyerek
ne anneliğin imtihan dolu zamanlarını atlatabiliriz,
ne mutlu bi genç elde edebiliriz getirdiğimiz noktada.
rutinden, önceki şartlarımızdan, ayaklarımızı uzatıp
kahve içtiğimiz kitap okuduğumuz keyif zamanlarımızdan,
dip köşe temiz evimizden, içine kolayca girdiğimiz 38 beden kıyafetlerimizden,
bakımlı saçlarımızdan, pırıl pırıl cildimizden vazgeçmek bizim tercihimizdi.
unutma okuyucu.
artık bunların yerine hayatta en sevdiği şeyin sen olduğu,
hayatını pırıl pırıl yapmak için çabalaman gereken bi canlı var karşında.
her canlı gibi onun da stres dönemleri var.
benim bu dönemlerde en büyük yardımcım
hep elimin altında olan bu atak haftaları tablosu oldu.
bu sayede "ay kesicem elimi kolumu"dan
"bi iki gün sonra düzene giricez" e yumuşak geçişler yapabildim.
hayatım boyunca "ay sen çok disiplinli bi anne olursun
çocuğuna yaklaşamayız bile" lafları dinledim anamdan babamdan.
ama olmadım.
olmamak inadıyla değil, doğal olarak olmadım.
farketmeden.
istemesin, ağlamasın, uslu dursun,
vaktini bilsin istiyosan
english home'da aksesuarlar yüzde elli indirimde bilgin olsun.
uyku düzeni, yeme saati,
uyku şekli bile her atakla birlikte değişiyo.
kendinden pay biç.
25-30 sene eğitilmiş halinle bu haldesin;
sence de biraz anlayışlı olup
anneliğin tadını çıkarmayı hak etmiyo musunuz ikiniz de?
öperim :*