naber?
sesin soluğun çıkmıyo bakıyorum.
valla benim de çıkmıyo,
çıkamıyo.
okulun kütüphanesinde bireysel çalışma odası diye
bişeyler keşfettim.
üç yıldır bilfiil çalışmaktayım
hala göz önündeki şeyleri "keşfedebiliyorum" ya,
helal olsun okula olan ilgime..
neyse,
üstüne yazmışlar akademisyenlere özel falan diye
gittim görevliye verdim kimliği
abi dedim çek bana bi anahtar, acılı olsun.
oov nası da çalışırım diye girdim içeri.
insan önce bi düşünür,
neden bireysel, ne kadar bireysel.
ses yok,
hava yok, ışık yok.
sanırsın ki vatikan gizli dosyalar birimi.
totalde bi metrekare alanın içine sıkışmış durumdayım.
nefes alsam dışardakiler rahatsız olacak sanıyorum
inanır mısın şu yazıyı
klavyeden ses çıkmasın diye
harflere nasıl yavaş, nasıl sakin basarak yazıyorum..
defteri açıyorum,
dışardaki masalardan öhöm öhöm sesleri geliyo.
kalemin ucu bitse çıtçıtına basmamak için
ondan sonraki kısımları aklımda tutmak zorunda kalıcam.
hayır, girerken görevliye de artizlik yaptım
"kaça kadar çalışabiliyoruz dokuza kadar falan açık dimi" diye.
kadın gece 12ye kadar diyince
bi e anca yeter zaten bakışı attım.
aklım dışardaki masalarda,
bi masada yirmi kişi halinde oturup
dip dibe çalışanlarda.
samimiyet istiyorum, ses istiyorum,
tam konsantre olmuşken gerinip sandalyesini gıcırdatan
kütüphanede olduğunu bilemeyip
cak cak sakız çiğneyen kıza bile razıyım.
akademisyenliğin ağzına tükürsünler.
ne varsa öğrencilikte var..
çıkamıyo.
okulun kütüphanesinde bireysel çalışma odası diye
bişeyler keşfettim.
üç yıldır bilfiil çalışmaktayım
hala göz önündeki şeyleri "keşfedebiliyorum" ya,
helal olsun okula olan ilgime..
neyse,
üstüne yazmışlar akademisyenlere özel falan diye
gittim görevliye verdim kimliği
abi dedim çek bana bi anahtar, acılı olsun.
oov nası da çalışırım diye girdim içeri.
insan önce bi düşünür,
neden bireysel, ne kadar bireysel.
ses yok,
hava yok, ışık yok.
sanırsın ki vatikan gizli dosyalar birimi.
totalde bi metrekare alanın içine sıkışmış durumdayım.
nefes alsam dışardakiler rahatsız olacak sanıyorum
inanır mısın şu yazıyı
klavyeden ses çıkmasın diye
harflere nasıl yavaş, nasıl sakin basarak yazıyorum..
defteri açıyorum,
dışardaki masalardan öhöm öhöm sesleri geliyo.
kalemin ucu bitse çıtçıtına basmamak için
ondan sonraki kısımları aklımda tutmak zorunda kalıcam.
hayır, girerken görevliye de artizlik yaptım
"kaça kadar çalışabiliyoruz dokuza kadar falan açık dimi" diye.
kadın gece 12ye kadar diyince
bi e anca yeter zaten bakışı attım.
aklım dışardaki masalarda,
bi masada yirmi kişi halinde oturup
dip dibe çalışanlarda.
samimiyet istiyorum, ses istiyorum,
tam konsantre olmuşken gerinip sandalyesini gıcırdatan
kütüphanede olduğunu bilemeyip
cak cak sakız çiğneyen kıza bile razıyım.
akademisyenliğin ağzına tükürsünler.
ne varsa öğrencilikte var..
offf :))
YanıtlaSilsenin adın her zaman hislerime tercüman olan kadın!
Silayy o nasıl bi yermiş öylee....
YanıtlaSilsormaa
Silne haldeyiiim sormaaaa
(bkz: çevreye verilen azami rahatsızlık)
cak cak sakız çiğneyen kıza bile rağzıysan o yer nasıl korkunç bi yermiş tahmin edebiliyorum... :)
YanıtlaSilsürekli burnunu çeken adama bile razıydım
Silsen öğretim görevlisi akademisyen miydin? :)
YanıtlaSilöğretim görevlisi değilim, öğrenim görevlisiyim(: akademisyen olma hayallerimi ise haziran ayında sonlandırmayı planlıyorum. gerçi o hayal sadece mastera başladığım ilk gün kurulmuştu, sonra profesör egosu, dost kazığı, özel proje falan gibi durumlarla karşılaştım; yok dedim sema senin iyi niyetin bu iş, bu insanlar ve türkiye'deki bilim için çok fazla. msc olarak kalmayı planlıyorum, maksimum phd. tabi tüm üniversiteler ve hatta yök bana yalvarmıyo değil, ama dediğim gibi ne varsa öğrencilikte var..
Sil