bir neler aldım postu

stresliydim.

bi kimya firmasının

saçma sapan yaptırımları,

çocuk kandırır gibi tuhaf bahaneler üretmesi

bi çözüm bulamayışım falan yüzünden.

sahtekarlık yapmam istendi, 

direnmek beni çok yordu.

ben de ne yaptım?

tabi ki daha fazla direnemedim.

istedikleri sahtekarlığı yaptım

dememi bekliyosun dimi?

cık cık cık.

(bkz: dudakları sıkıca kapatıp

yazıklar olsun bakışı atarak

başı sağa sola yavaşça sallamak)

(yaptın dimi okurken:D

ehehe:)

çok teessüf ederim..

ben öyle bi insan mıyım?!

gittim alışveriş yaptım.

bi sürü yenilerim oldu.

(bi de benim eskim yok galiba..)

mesela kolye kullanmam ben.

şu peter pan collarlardan kullanıyorum sadece.

bi de ananemin ilkokul dörde giderken

aldığı pırlantalı kalpli bi kolye ucum var,

tridi böyle ço egzantrik.

elime koluma takıp duruyorum.

ama tüm bunlara rağmen

şu altta gördüğün cici artık benim.

sonra nerde kullanacağımı bilmediğim,

ne idüğü belirsiz bi çift küpe.

satıcının gazına geldim ama

en iyisi

bülent ersoy'a kargolayayım bunları ben.

(bloğumu takip ettiğini biliyorum,

ufaktan bi hediyem olsun.)

sonra çekmecemde bacağı kırıldığı için

 sanki kendi bacağım kırılmış gibi üzüldüğüm

deniz yıldızlı tokamdan buldum.

resmen üstüne atladım.

dükkanda kimse yokken

"benim olazak buuuğ!" haykırışıyla.

mağaza sorumlusu

(satıcı değil, evet. sorumlu. satış sorumlusu.

satış sorumlusu personeli.

satış sorumlusu personelinin sorumlusu hatta)

"bu toka aylardır burda,

kimse sevinmedi" dedi.

yazık içerlemişse deniz yıldızının haline demek ki..

 

galiba istanbul'da zevkli tek insan benim.

bak görüyo musun..

(üstteki küpeden sonra

utanmayıp bunu da söyledim ya.

tu sıfatıma)

  

voaah indirimdeymiiş çığlıkları atan

indirim takip eden

hatta alışverişe çıkan bi insan olmadığımdan,

pek öyle aa ucuzmuş alayım demem.

elimdeki bitsin öyle.

ama golden rose catwalklarda dehşetli indirim vardı,

ki kendisi kullandığım iki rimelden biridir.

(duyan da bi liraya verdiler sanar..)

yedekledim. 

 

james patterson serime

dört yeni arkadaş daha.

bi de maximum ride'ın serisini tamamlayabilsem..

ve her alışverişin kralı,

hatta gönüllerin kralı!

futbolda maradona,

sinemada tim burton,

star tvde acun neyse;

gardroplarda da çizmenin yeri odur.

yalnız ben fotoğraftan hiç anlamıyorum galiba.

ince uzun filinta gibi çizmeyi

böyle güdük gösterdim ya..

bi orjinaline bak bi benim çektiğime.

sanırım fotoğraf denen şey

karanlıkta çekilmiyo.

flaş da bundan üretilmiş.

yeni anladım ama olsun.

geç olsun güç olmasın.

(şaka be şaka. biliyodum zaten.)

 

ve sıra gelir hediyelere.

bak hediyeLER diyorum dikkatini çekerim.

bir değiil

iki değiil

aa iki.

bu kadarcık.

neyse.

fatemeziim bi zeytinsevere verilebilecek

en güzel hediyeyi

tee iranlardan hazar denizinin kıyısından getirtmiş.

oğ diyır..

sonra bi gümüş tepsi.

ehehe(:
söylemicem neden kimden.

(eritsem kaç bileklik çıkar acaba..)

(bkz: çıkarcı pislik)

ama bak olmamış şimdi.

ben kendime o kadar hediye alayım,

gele gele iki tanecik gelsin.

postta şık durmadı yani,

yoksa bişey istediğimden değil.

 (bkz: yüz verilince nevresim takımı talep etmek)