gnayt okuyucu!
naber?
gönül isterdi ki yukarda detoks suyu içerken
şaftı kaymış bir beril olmasın.
-çocuğa detoks suyu şeyetmiyorum, manyak değilim-
-tamam, biraz olabilirim-
-ama sadece şugadacık.-
gönül isterdi ki sana bu postu sarayburnundan
elimde bi fincan sade türk kahvesiyle,
çengelköyden önümde sarıyer böreğiyle,
efendime söyliyim set üstünden
-ocak değil, gülhane-
şöyle tarçınlı cevizli sahlebimle yazayım.
ama ne bahtsızlık ki dis is angara dostum.
boğaz olmadığı gibi deniz, akarsu,
nem, manzara namına da hiçbir şey yok
ve elimdeki herhangi lezzetli birşey değil;
limonlu pul biberli yoğurt.
neden dersen ağlayayım.
sene bundan tam üç sene önce falan.
berilin ailemize katılacağını öğrendiğim sırada
ki o zaman tam aile değilmişiz öyle sanıyomuşuz,
63 kiloydum.
hamileliğin ilk yedi ayında hiç çaba göstermedim,
zaten abur cuburcu bi insan değilim.
kan ilaçlarını düzenli alıp günde bi ceviz yemek,
"ceviz beyine benziyo oğluum beyin yapar bu beyin
yeter artar yumurtaya falan gerek yok" demek suretiyle
ilk yedi ayı +5 kiloyla bitirdim.
tamam 68 oldum,
bundan sonra alsam alsam üçbeş alırım o da doğumda gider
amaan millet ne kasıyomuş be falan şeklinde düşünüp
son iki ay anlamadığım bi şekilde 10 kilo aldım.
zannediyorum yarısı endişe, üzüntü, mutsuzluktu.
78 kiloyla doğuma gittim.
yuvarlandım desek daha doğru olabilir,
zira enimle boyum birdi.
yanaklıgilleriz biz, yüzümüz tontiş.
elin ayağın ne kadar ince olursa olsun
hayatın boyunca şişman görünmeye mahkumsun neticede.
çünkü sadece yüzünün göründüğü şekilde geziyosun.
ertesi gün eve geldiğimde 68 kiloydum,
anaa kilo meselesi ne kolaymış be diye herkese anlatasım vardı.
ortalıkta "hamilelik kilosu gitmez"
"çocuk doğurmuş kolay mı"
"ömrü billah şişko kalacak nıhohohaağ" diye dolaşıp
şehir efsaneleri üreten teyzeler olduğuna inanmaya başlamıştım.
sonraki hafta da 4 kilo verip 64e fikslendim.
iki senedir durum buydu.
hani yapacak işin gücün kalmaz bazen de
kafanın neresinde beklettiğin belli olmayan bi düşünce gelir ya,
iki senedir ya bi beş kilo versem iyi olur düşüncesi
arada bi yoklayıp duruyodu.
bunun için elbette hiçbişey yapmamıştım,
kendim için iyi olacak şeyleri yapmama gibi bi eğilimim vardır.
geçtiğimiz ay bi yakınımızın dukan denen bi yöntemle
99dan 69 kiloya indiğini,
kilosuyla birlikte resmen 15 yaş verdiğini,
aman yarebbim geşkız gibi olduğunu görünce
bi deneyeyim dedim,
belki yanaklarım gider.
hayatımda ilk kez diyet listesi kurcaladım.
kurcalamak derken de enikonu bi araştırma yaptım sanma.
kadınlar kulübüne girip
bi haftada 5 kilo verdiren diyeti seçtim, uyguladım.
diyeti yapıp yorum yazanlara baktım,
"yha kaçamak yaptım dayanamayıp bi kavanoz nitella yedim
kıslar teselli edin coq üzgünm"
falan yazıp 7 kilo verenler vardı.
tehehey ben 15 kilo bile veririm be dedim.
sonuç ne mi oldu?
bi hafta sonunda tartıya çıktım.
önce bi indim, geri çıktım.
sonra tekrar indim, ayarı mı bozuk diye bi daha kontrol ettim.
berili tarttım,
olmadı anneme "anneeeağ bi baksana bozulmuş mu bu?"
falan dedim ama yemedi,
tartı sağlamdı.
tam 2 kilo almıştım.
anacım ben normalde ekmek yemem.
arada bi tatlı ararım ama ayda biri geçmez.
cips bisküvi kültürüm yoktur.
beypazarı sodasından başka asitli içecek
onbeş yıldır kursağımdan geçmemiştir.
en susuz günümü bile en az 1,5 litreyle kapatırım.
en tatlı krizli anlarımda bile çikolata kavanozu sıyırmam,
çayı kahveyi çikolatayı hatta utanmasam
şekeri bile şekersiz severim.
sabah öğle akşam farketmez,
iki tabak yemek yediğimi hatırlamam.
herşeyden az az tabağımın ortasına doldurur,
onu da tırtıklaya tırtıklaya yedi saatte yerim.
normal olarak başkasına kısıtlama gibi gelen diyet
bana fazla gelmişti.
zaten saçmalık değil mi diyet denen şey?
dünyada tek bi tane eşi benzeri olmayan dnaya sahipsin
ama onun yönettiği vücuda başkasına iyi gelen
sana göre yapılmamış bi sistem uygulamaya çalışıyosun.
aslına bakarsan tam olarak demokrasi sandığımız şey.
ben de oturdum kendi zayıflama programımı kendim çıkardım.
program şu,
yatmadan önce limonlu pulbiberli yoğurt ye.
nağader kolay, öyle değil mi okuyucu
-gözünden kalp çıkan pembe yanaklı emoji-
buna ek olarak akşamları beril uyuduktan sonra
nefes alacak enerjim kalırsa bir saat tempolu yürüyüş,
gün içinde 3 litre su,
30 dakika pilates ekledim.
başlayalı on dakika oluyo,
hedefim 7 kilo, sürem yok.
ölmeden önce verirsem sevinirim,
vermezsem tabutumu taşıyanlardan o +5 için
ekstra allah razı olsun.
fikir vereyim,
deneyimimi paylaşayım,
aman da şu çok kolay yöntemin çok faydasını gördüm dersen
anlatsana kız nası oluyo?
ben ilerlerken yazarım ne aşamadayım.
bu yoğurt sayesinde 2 kilo daha almazsam iyi..
naber?
gönül isterdi ki yukarda detoks suyu içerken
şaftı kaymış bir beril olmasın.
-çocuğa detoks suyu şeyetmiyorum, manyak değilim-
-tamam, biraz olabilirim-
-ama sadece şugadacık.-
gönül isterdi ki sana bu postu sarayburnundan
elimde bi fincan sade türk kahvesiyle,
çengelköyden önümde sarıyer böreğiyle,
efendime söyliyim set üstünden
-ocak değil, gülhane-
şöyle tarçınlı cevizli sahlebimle yazayım.
ama ne bahtsızlık ki dis is angara dostum.
boğaz olmadığı gibi deniz, akarsu,
nem, manzara namına da hiçbir şey yok
ve elimdeki herhangi lezzetli birşey değil;
limonlu pul biberli yoğurt.
neden dersen ağlayayım.
sene bundan tam üç sene önce falan.
berilin ailemize katılacağını öğrendiğim sırada
ki o zaman tam aile değilmişiz öyle sanıyomuşuz,
63 kiloydum.
hamileliğin ilk yedi ayında hiç çaba göstermedim,
zaten abur cuburcu bi insan değilim.
kan ilaçlarını düzenli alıp günde bi ceviz yemek,
"ceviz beyine benziyo oğluum beyin yapar bu beyin
yeter artar yumurtaya falan gerek yok" demek suretiyle
ilk yedi ayı +5 kiloyla bitirdim.
tamam 68 oldum,
bundan sonra alsam alsam üçbeş alırım o da doğumda gider
amaan millet ne kasıyomuş be falan şeklinde düşünüp
son iki ay anlamadığım bi şekilde 10 kilo aldım.
zannediyorum yarısı endişe, üzüntü, mutsuzluktu.
78 kiloyla doğuma gittim.
yuvarlandım desek daha doğru olabilir,
zira enimle boyum birdi.
yanaklıgilleriz biz, yüzümüz tontiş.
elin ayağın ne kadar ince olursa olsun
hayatın boyunca şişman görünmeye mahkumsun neticede.
çünkü sadece yüzünün göründüğü şekilde geziyosun.
ertesi gün eve geldiğimde 68 kiloydum,
anaa kilo meselesi ne kolaymış be diye herkese anlatasım vardı.
ortalıkta "hamilelik kilosu gitmez"
"çocuk doğurmuş kolay mı"
"ömrü billah şişko kalacak nıhohohaağ" diye dolaşıp
şehir efsaneleri üreten teyzeler olduğuna inanmaya başlamıştım.
sonraki hafta da 4 kilo verip 64e fikslendim.
iki senedir durum buydu.
hani yapacak işin gücün kalmaz bazen de
kafanın neresinde beklettiğin belli olmayan bi düşünce gelir ya,
iki senedir ya bi beş kilo versem iyi olur düşüncesi
arada bi yoklayıp duruyodu.
bunun için elbette hiçbişey yapmamıştım,
kendim için iyi olacak şeyleri yapmama gibi bi eğilimim vardır.
geçtiğimiz ay bi yakınımızın dukan denen bi yöntemle
99dan 69 kiloya indiğini,
kilosuyla birlikte resmen 15 yaş verdiğini,
aman yarebbim geşkız gibi olduğunu görünce
bi deneyeyim dedim,
belki yanaklarım gider.
hayatımda ilk kez diyet listesi kurcaladım.
kurcalamak derken de enikonu bi araştırma yaptım sanma.
kadınlar kulübüne girip
bi haftada 5 kilo verdiren diyeti seçtim, uyguladım.
diyeti yapıp yorum yazanlara baktım,
"yha kaçamak yaptım dayanamayıp bi kavanoz nitella yedim
kıslar teselli edin coq üzgünm"
falan yazıp 7 kilo verenler vardı.
tehehey ben 15 kilo bile veririm be dedim.
sonuç ne mi oldu?
bi hafta sonunda tartıya çıktım.
önce bi indim, geri çıktım.
sonra tekrar indim, ayarı mı bozuk diye bi daha kontrol ettim.
berili tarttım,
olmadı anneme "anneeeağ bi baksana bozulmuş mu bu?"
falan dedim ama yemedi,
tartı sağlamdı.
tam 2 kilo almıştım.
anacım ben normalde ekmek yemem.
arada bi tatlı ararım ama ayda biri geçmez.
cips bisküvi kültürüm yoktur.
beypazarı sodasından başka asitli içecek
onbeş yıldır kursağımdan geçmemiştir.
en susuz günümü bile en az 1,5 litreyle kapatırım.
en tatlı krizli anlarımda bile çikolata kavanozu sıyırmam,
çayı kahveyi çikolatayı hatta utanmasam
şekeri bile şekersiz severim.
sabah öğle akşam farketmez,
iki tabak yemek yediğimi hatırlamam.
herşeyden az az tabağımın ortasına doldurur,
onu da tırtıklaya tırtıklaya yedi saatte yerim.
normal olarak başkasına kısıtlama gibi gelen diyet
bana fazla gelmişti.
zaten saçmalık değil mi diyet denen şey?
dünyada tek bi tane eşi benzeri olmayan dnaya sahipsin
ama onun yönettiği vücuda başkasına iyi gelen
sana göre yapılmamış bi sistem uygulamaya çalışıyosun.
aslına bakarsan tam olarak demokrasi sandığımız şey.
ben de oturdum kendi zayıflama programımı kendim çıkardım.
program şu,
yatmadan önce limonlu pulbiberli yoğurt ye.
nağader kolay, öyle değil mi okuyucu
-gözünden kalp çıkan pembe yanaklı emoji-
buna ek olarak akşamları beril uyuduktan sonra
nefes alacak enerjim kalırsa bir saat tempolu yürüyüş,
gün içinde 3 litre su,
30 dakika pilates ekledim.
başlayalı on dakika oluyo,
hedefim 7 kilo, sürem yok.
ölmeden önce verirsem sevinirim,
vermezsem tabutumu taşıyanlardan o +5 için
ekstra allah razı olsun.
fikir vereyim,
deneyimimi paylaşayım,
aman da şu çok kolay yöntemin çok faydasını gördüm dersen
anlatsana kız nası oluyo?
ben ilerlerken yazarım ne aşamadayım.
bu yoğurt sayesinde 2 kilo daha almazsam iyi..
sevgili dertdaşım, hareket lazım hareket olmayınca olmuyo :(
YanıtlaSilişte benim için o da problem, hareketsiz yarım saat durmuşluğum olmuyo ki sürekli koşturma halindeyim. du bakalım bi takım araştırmalar halindeyim :)
SilHaahaaa çok tatlısın. Diyet yaptım kilo aldım diyen bir tek sen değilsindir eminim.
YanıtlaSilSanırım bu konuda benim ufak önerim, saat 5'ten sonra mümkün olduğunca proteini yüksek karbonhidratı düşük şeyler yemek.
Şimdiden başarılar. "Kızlar 5 kilo vermişiiiim" dediğin yazılarında görüşmek üzere ;p
ya işin kötüsü kabonhidratla da aram yoktur benim. börek çörek sevmem, ekmek yemem, cips desen üç senedir falan ağzıma sürmedim sanırım. ben bi kan tahlili yaptırayım en iyisi, çünkü mezara benle gelmesini istediğim beş kilodan daha önemli mevzularım var.
Silmasa başı işte çalışıyorum,ne dertteyim düşün artık. 12 kilo fazlam var,Allah'ım sen yardım et.
YanıtlaSilamaan boşver. aç bi film, birlikte izleyelim. ama ben bu gece letters to juliet izliycem, sen onu izlemişsin sonra birlikte başlarız (:
Sil