geçen haftasonu evde öyle yalnız başıma oturup
"ee bu uzuun tatili oturmaktan başka
neyle değerlendirsem?" diye juniora sorup
tekmeden başka cevap alamayınca
(yazar burda kocasına sitem ediyor)
(yazar burda kocasına sitem ediyor)
sarıldım tivibuya.
bi koca kupa kahve,
bi battaniye, bi film.
huop! gelsin evlenmeden önceki ev hali!
olm çok kolaymış nan.
neyse detaylara girmek istemiyorum.
türk sineması severim ben.
şimdi entellik gibi olmasın, ki değilimdir sahiden
bi masumiyet olsun bi kader olsun
bi teyzem olsun,
en eskiden en yeniye çok favorim vardır.
senelerce şampuandan korktum ben ahhh belinda yüzünden.
popüler olmasına rağmen
çağan'dan da demirkubuz'dan da vazgeçmedim mesela.
-bak samimiyete bak isimle seslenmeler falan-
-bak samimiyete bak isimle seslenmeler falan-
he son zamanlarda çok bozdular,
o da ayrı. işte bana bi danışsalar..
ama aşklı meşkli yeni kuşak filmden hiç hoşlanmam.
ne varsa eskilerde var,
masumiyet içermeyen film mi olur hiç okuyucu?
ne izleyeyim diye düşünürken bi tereddüt ettim ama
uzun hikaye de tam böyle çıktı,
çok masum bi film.
enver de böyle bi baba olsun istedim.
benim de çook uzun bi hikayem olsun.
zenginde olmayan keyif bizde olsun,
hak hukukla değil vicdanla aransın..
üzüldüm, korktum.
son zamanlarda televizyona hep gözü yaşlı baktığımdan olsa gerek
gözümün kenarında yaşla,
dudağımda buruk bi gülümsemeyle izledim.
imrendim çok.
hakkını arayanın hep zora koşulmasına bi kez daha sinirlendim.
doğru söyleyenin dokuz köyden kovulmasına..
ama sonunda yüzünün gülmesine
çok mutlu oldum, çok..
altını çizdim.
babamın bi huyu vardı,
haksızlığa gelemezdi.
bozuk o daktilo. l harfi basmıyo.
gerçi böyle daha iyi, l olmayınca
sosyalist yazamazsın, solcu yazamazsın,
lenin yazamazsın.
hadi l'ye denk getirmeden yazdın diyelim,
adını nasıl yazacaksın ali efendi?
onların sevgisi, birbirlerinin onurlarını
kırmamak üzerine kuruluydu.
eğer uslu durursa herşeyi yoluna gireceği söylenerek
büyütülen çocukların
hayatı boyunca kaybettiklerini, ilk kez o gün anlamıştım.
gitme vakti geldiğinde toplanması en zor olan şey
dağılan kalbimin o kasabanın her bir yanına savrulan parçaları olurdu.
kalem kelamın dik duran hali olduğundan,
daha da çok acıtır.
kitapların da bir kaderi var..
gelmiyorum demesine bakma, onu da al git.
demiştim,
kaderin yayı kuruludur.
eğer uslu durursa her şeyin yoluna gireceği söylenen çocukların durumu vahim gerçekten. ama bi' de buna inanmayıp, uslu dursunlar diye kafasına kafasına vurulan çocuklar var. onlar hayatta her şeyi kaybetmiyorlar ama herhalde koskoca bir çocukluk sırtlarında koca bir kambur oluyor, kalıyor öyle... hey gidi.
YanıtlaSiloy minik balığım meğersem büyükmüş de çocuklarla ilgili depresif dşüncelere mi dalarmış (: yirim ^^
SilGeçen sene izlemiştim ben de.Hatta kitabını okumadan izledim diye çok kızmıştım kendime!
YanıtlaSilÇok naif işlenmiş bir filmdi.Kah iç çektim, kah ağladım, kah güldüm :)
Oyuncular, dekor, senaryo hepsi çok güzeldi.
Hatta şuan tekrar izleyesim geldi :) hem sen de ağlamalı değil, bol kahkahalı filmler izle, ne diye üzüyon bebeyi!? :))
anam kitabı mı varmış?!
Silnaif bişeylere ihtiyacım vardı benim, hala da var. bi de ben komedili şakası filmlerini sevmiyorum millet gülüyo ben dönüp "neye güldü ki şimdi bunlar?" der gibi bakıyorum, omuzlarından tutup "dostum senin sorunun ne ha?! bunun nesi komik?" diye sarsasım geliyo. beni böyle zarif, kırılgan, göz doldurmalı filmler paklar :)