31.1.14 9 yorum

ey mü'minler! cumanızın hayırlı geçmesi için tweetleri ikiye katladınız mı?


yazmayım yazmayım dedim,
dayanamadım.

biri lütfen fethullah gülen'e sorabilir mi,
peygamber efendimiz kendisine tweetleri ikiye katlayın demiş de
tweet'in arapçası neymiş?

hayır problem siyaset,
görüş önceliği, o onun ayağını kesmiş falan değil.

adnan oktar'ın kedilerinden
ne farkı kaldı buna inananların?

(lütfen yarın biri
hocaefendi öyle dememiş, çarpıtmışlar desin.
zira sistem böyle işliyo sanırım.)

"zulüm 1453'te başladı" yazmalarına,
ecdadını zülmeden olarak görmelerine bile ses çıkarmaya hakkı yok kimsenin,
isteyen istediği gözle bakar ama
peygamber efendimiz rüyama girdi,
tweetleri ikiye katlayın dedi ne allasen?

yok, sanırım ben hiç anlamadım.
bazılarınız söylemeden söyliyim,
provakatör falanımdır da kesin.

belki yarın peygamber efendimiz rüyama girer
ve semmma, postları üçe katla der,
kimbilir..







24.1.14 84 yorum

kucuk terazi geliyo okuyucu!


G'mornin!
hic bu kadar guzel g'mornin'in oldu mu okuyucu?

little enver mi little semmma mi bilmiyorum ama
muhtemelen little terazi geliyo 
hadi bi dua et :)






23.1.14 18 yorum

o kitabı bulacam mörfi!


g'mornin okuyucu!

murphy'nin allah müstehakını versin.

dedim bahar geldi, oy hava ne güzel,
camı pencereyi açtım.

şimdi iki günlüğüne bi tatile gidesim oldu,
allam yağmur geliyo kar geliyo
uu sendi kasırgası.

hayır adamın bana garezi var.

evi derler toplar köşe bucak temizlerim,
kapımı bi çalan olmaz.
ne zaman dağınık, uu misafirin ardı arkası kesilmez.

normalde on dakkada gidilecek yolda
acelem olunca aman bi trafik olur,
yok efendim milletvekili geçer,
tüm kırmızılar peş peşe yanar.
gerekirse helikopter bile düşebilir.

yemeğin başında yirmi dakika beklerim,
arkamı döndüğüm anda foss diye taşıp her yeri batırır.

televizyon izlemem izlemem hiçbişey yok diye,
haftada bi başına geçince
her kanalda ayrı bi efsane olur,
hangisini izleyeyim bilemeyip yirmiye bölünesim gelir.

param az kalınca herkes bi programlar yapar,
cebim para doluyken herkes meşgul..

vay bugün internet hiç yavaşlamadı derim,
internet  çotank diye kesilir.

fotoğrafları bellek kartına kaydederim, kart bozulur
bu sefer telefona kaydedeyim derim
telefon bozulur.


hayır valla bak
adam üşenmemiş oturmuş
"semmma için kanunlarım" diye bi kitap yazmış.

bulucam bulucam,
artık peru'daki kalıntılar arasından mı çıkar
ikiz kulelerin altına mı gömmüştür
landın'ın karanlık sularına mı atmıştır bilemiyorum ama
o kitabı bulucam ve hayatım değişecek mörfi!

(adında meymenet yok nan.
mörfi.
haspam.
bi de kanun çıkarmış.)

(çok doluyum okuyucu..)


22.1.14 12 yorum

ayınsonunugetiremeyesicelerdenmisiniz?


ne güldüm okuyucu ya (:

parayı alır almaz ne alsam diye panik yapıp
alışveriş merkezine koşmak, alışveriş sitelerine gömülmek,
ay dur neler vardı yapmak istediğim diye düşünüp
dünyanın en eften püften listesini yapmak
sanırım dünya kadınının beynindeki bi bug.

ayın sonunu getirmeye çalışmak ata sporudur!






21.1.14 9 yorum

feridun senin için söylüyo.


sanki hayatın arka fonunda sessiz sessiz çalan,
hayatın filme çekilse soundtracki olacakmış gibi bi şarkı değil mi okuyucu?
ya da sadece benim mi öyle?

böyle hayattaki her duyguyu taşıyo bünyesinde.
" dünden razıydım yarınlara,
yarınımda sen olacaktın ya" diyen herkes gibi
"olanları birbirine bağlıyorum,
mütemadiyen ağlıyorum" diyo.

razıysan, daha fazlasını istemiyosan
kıymetin bilinmiyo da
mütemadiyen ağlıyosun ya,
feridun senin için söylüyo.

insanlara bahar geliyo,
mutlu mesut devam ediyolar hayatlarına;
sen kışı yaşıyosun
herkesin mevsimi kendine avuntusuyla.
feridun senin için söylüyo.

daha söyleyeceklerin var,
son nefesine saklıyosun ama.
çünkü kırmaktan korkuyosun,
çünkü biliyosun kırılmak ne acı, ne onarılmaz,
ne nefes aldırmayan bi duygu.

son nefesinde kır bari,
sonra neden bana yaşattıklarını ona yaşattım diye vicdan azabı çekme
diyosun kendine.
kırıyolar,  kıyamıyosun,
feridun senin için söylüyo.

alamadığın tüm nefesleri
son nefesine biriktiriyosun okuyucu.

nerede, nasıl vereceğini bilemeden..




19.1.14 4 yorum

bahar mı gelmiiiş?!

buongiorno principessa!

kuş sesi duydum!
hayır evde kuş var da dışarı kuşu.
sokak kuşu yani.
hava çok güzel okuyucu.

böyle kendimi dağa bayıra atasım,
bi deli dana gibi yürüyesim var. 

ben baharı şimdiden getirdim.
camı pencereyi açtık oh mis.

şimdi ben baharı getirdim ya,
murphy kesin yağmur yağdırır.
adamın bana garezi var.

neyse, gidip ponti en sevdiğin filmi izle dediği için
mr.nobody'yi izlemeliyim.

pampam pam pam pam pam pam pam
pam pam pam pam paaa
mistır sendmııııın
brin mi e driiym
pampampam paam





17.1.14 17 yorum

yapabildiğim tek şey kendimi yorgandan sümüklü böceğe dönüştürmek..


g'mornin okuyucu!

şimdi arkanı dön ve koşarak kaç.
zira sana böyle bir yaratığın g'mornin demiş olması
bedeninde ağır travmatik hasarlara yol açabilir.

fevkaladenin fevkinde,
harikuladenin harkında bi hastalığın pençesindeyim.
bu illet kanımı son damlasına kadar içmekte.
sana bu postu, olur da kavuşamazsak diye..
(yazar burda mendiline kanlı öksürükler döker)

yine gribim.
sade grip de değil,
bünyem faranjitli grip diye bişey üretti.

böyle günlerce uyusam uyur halde,
evin yüzünde enverin en kalın pijamalarına bürünmüş
walking dead edasıyla geziyorum.

sabah bi kalktım,
yeminle karşımdaki aynaya kafa atasım geldi.
bir krieyçır bende benden dışarı..

saçlarım halil sezai, dudaklarım dilber ay.
burnum kensine dışardan nefes alma yolu açmaya çalışırken
fazlasıyla genişlemiş,
yakınlarda sirk olsa palyaço olarak mesai yapıcam.

beynim zaten iflas etmiş.
evden çıkıp bi markete gitmem gerekti,
yarım saat kapıyı inceledim.

anahtar takılı,
ama aynı yerden dışarıdan kilitlenmiş.

sabah yaşadığımdan emin olduktan sonra
uyandırmadan kaçan evin erkeği
nasıl olmuş da bunu başarabilmiş?
hmmm..
(bi eli çenesinde, diğeri tek camlı gözlüğü
gözünde tutmakta)
bi şerlok edasıyla kapının etrafında bi tur atıp
ikinciye enerjimin kalmadığını farkederek eve geri girdim.

durumu da içerden kilitleyip
camdan çıkmış şeklinde çözümledim.
şaşırdın değil mi okuyucuu?
evet dediğini duyar gibiyim.
işte böyle çözerim olayları.
bazen böyle dıtektifliklerim olur.

biraz dinlenip tekrar çıktım.
on adımda on iki adım atmak,
marketin girişiyle çıkışı arasındaki on metrelik mesafeyi
(hiper market, ebet)
kurşun yemiş cüneyt arkın'ın ağaçlara sarılışı gibi
reyonlara sarılarak, ağır ağır ilerlemek suretiyle
yarım saatte katetebildim.

ama amacıma ulaşmıştım,
arpa şehriye!

sonradan farkettim ki
arpa şehriye yerine portakal falan alaymışım
belki daha yararlı olurmuş.

bi süre daha hasta kalırsam
burnum dışardan akciğere bağlantılar oluşturup
kendine yeniden nefes alabileceği boşluklar üretecek.
hayır evrimin canlı kanıtı olucam,
ateyizler bunu açıklayabilicek ya
sırf ona yanıyorum..





16.1.14 12 yorum

gitsemgidememkalsamkalamamsevsemsevemem..

g'nayt okuyucu!
naber?

ben avmde yemek katını altı kere turlayan adam gibiyim.

hastayken çok kararsız oluyorum.
du bi yemek yiyim ölmeden diyorum,
yemeği doldurup tencereye geri boşaltıyorum.

kalk doktora gidelim diyesim geliyo envere,
sonra kendime yat yat diyorum.

pink'in bi sarışın halini beğeniyorum, bi pembe.

diskavıri çenıl açıyorum,
üç saniye sonra bakıyorum ferdi tayfur'dan yuvasız kuşlar'ı izlemeye başlamışım.

hastayken elime kitapların birini alıp birini bırakıyorum.
kütüphanenin artık bi "yarım bıraktım ama bi sor niye bıraktım" rafı var.

sanki verdiğim her karar beni yoracak,
damlacık enerjimi de akıtıp götürücek.

hayır kararsızlık beyin hücrelerini öldürüyomuş,
allam sanki çok var olanların hepsi tam kapasite çalışıyomuş gibi
bu tam da ihtiyacım olan şey bebeyim!

biri bana "farketmez" yazan bi pankart versin,
herşeye kaldırayım istiyorum.

biri için kötü bişey istiyosan
"inşallah kararsız kalırsın" diye beddua et okuyucu,
yeminle daha can sıkıcı bi durum yok.

aslında var bi kaç bişey daha ama
hangisi en can sıkıcı karar veremedim.

çok mu kararsızım?
değil miyim?


konuyla alakalı mükkemmer bi şarkı da benden sana gelsin


ehehe ne tipsiniz nan (:






13.1.14 10 yorum

sen herkesin yara bandısın.


belki okuyucu,
sen de insanlardan bişey talep etmekten çekinenlerdensindir.

derdini anlatmaz,
sinirini paylaşmaz,
eksiğini tamamlamalarını istemezsin.

yapmak istediklerini "keşke"yle sınırlarsın,
kırılmasınlar, tartışma çıkmasın, saygısızlık olarak algılanmasın diye.

yaşıtlarının istediği onlarca şeyden fedakarlık edersin,
senin konumundakilerin şımarıklıklarından uzak kalırsın,
hak ettiğini bile talep etmezsin bazen.

tek hedeflediğin
sana neyi layık gördüklerini görmektir.

ve göremezsin..

o kadar hiçbişeye layık görmezler,
o kadar ilgilenmezler,
o kadar seni yaşamlarının yedeğinde tutup
kendi hayatlarına gömülürler ki
"ama ben sizin için?!" diyemezsin.

işte sen hayatın kaybedenisin okuyucu.

mutlu etmek için kendinden verip karşılığını göremeyen,
yaptığın tek şey üzmemeye çalışmak olduğu halde
sürekli üzülen,
sonra gönlünün alınmasına gerek bile duyulmayansın.

sen herkesin yara bandısın,
sıkıntıları dindirmek için kendini parçalayan.
ama yapıştırıldığın yerden çekilirken
canının ne kadar acıdığı hiç umursanmayan.



12.1.14 6 yorum

1488

kandilin mübarek olsun okuyucu.

normal günlerde de dikkat edersin biliyorum ama,
mübarek günlerde hiç kalp kırma olur mu?

bi de aklına gelirsem dua et,
ben ediyorum sana.

yarın uyanabilmeye ömrün vefa ederse
yeni bi güne yeniden doğar gibi uyan,
daha nazik, daha kararlı, daha sorumluluk sahibi,
daha inançlı, daha dürüst.

ben de öyle uyanmış olayım diye dua et.

kandili televizyonlardan öğrenen değil
çalışmanın, güzel ahlakın ibadet olduğunu bilen
yanlıştan sakınan, doğruyu arayan
isyan yerine şükür,
ayrımcılık yerine birlik,
öfke yerine sabır koyabilmiş bi nesil olarak uyanalım yarın..

yarın,
rabbim nasib etsin ve
herşey çok daha güzel olsun.




9.1.14 7 yorum

altını çizdim - tolkien'den masallar


herkese defalarca söylediğim gibi okuyucu,
insanlar ikiye ayrılır.
tolkien okumuş olanlar ve tolkien okuyacak olanlar.

kensine tim burton'a olan kadar bir aşk beslemekteyim.
adamdaki hayal gücü uzayın tamamında yok kanımca.

elimde de çok değerli bi takım eserleri var,
mesela altıkırkbeş yayınlarının birinci baskısı bir "masallar"

o kadar özel ki benim için,
mutsuz olduğumda okumuyorum.
az vaktim olduğunda,
hasta olduğumda..

tolkien okumak için zinde, pozitif ve geniş vakitli olmak gerek sanki.
adam başka türlüsünü hak etmiyo..

neyse tatlım işte tolkien'in ne kadar efsane olduğundan bahsetmicem daha.
sayfalarca yazıp seni bunaltmak istemem,
arada böyle okuyucumu düşünürlüklerim vardır.

bin milyonuncu kez okurken
bu sefer kıydım.
dedim çocuğum olur da ilerde okursa
anası nerelerde bi nefes almış, görsün.

altını çizdim.
(altını çizmek dediysem,
sayfa kenarlarına konan zarif birer oktan ibaret..
daha fazlasına kıyamam.)


bir zamanlar ne eski anıları
ne de uzun bacakları olanlara uzak gelecek bir köy vardı.
ona küçük wootton'dan büyük olduğu için
büyük wootton derlerdi.


burada fikirleri ben bulurum,
sen değil!


beklenenden daha erken dönmüştü,
ama hiçbir zaman bekleyenler için
yeterince erken olmazdı..


nezaketten söz edecek olursak,
senden daha büyükleri ve daha iyileri de
kötü isimlerle anmakta bir sakınca göremiyorum.


ham sadece bir köydü,
ama köyler o günlerde hala onurlu ve bağımsızdılar.


söylemek yapmaktan kolay...


mektup kırmızı bir mürekkep lekesiyle imzalanmıştı.
ama saray katibi ego augustus bonifacius
ambroisus aucelianus antonius dius et magnificus, dux, rex,
tyrannus et basileus meditarreneum partium subscribo diye eklemişti.
(isme bak!)


bu ona herşeyin iyi gidiyor gibi göründüğü anlarda
beklenmedik şeylerin olabileceğini hatırlattı.


şövalyelerin çoğu çarpışmak için
resmi bir çağrı bile yapamadan öldüler
ve bir sürü başkası da 
atlarıyla falan devrildiler.
(atlarıyla falan?)


çabuk içeri gir ve iki kere daha çabuk dışarı çık!


seni incitmek istemem
ama uzaklaşmakla en iyisini edersin.


bahar vaktiydi,
insanlar kırlarda bedavadan çay içmek istiyorlardı.


komşuna geçici tamiratlarda bulunmaması
ve zararın gereğinden fazlaya mal olmasını önlemede yardımcı olmalıydın!
yasa bu!


dağların gerçekte neye benzediklerini
ve artlarında neler olduğunu
sadece tırmanmış olanlar söyleyebilir...




12 yorum

mutluluk bedava, niye hammallığını yapasın?



buongiorno principessa!

ıspanaklı börek yer misin?

ünlü bir türk deyişiyle başlıyorum cümlelerime,
"hatır için çiğ tavuk yenir bebeyim"
bilmeyen de öğrensin.

(bkz: enver)

kendisi dün mutfağı çok güzel toplamış,
bulaşıkları falan mis gibi yerleştirmiş hep
tepsileri bile yıkamış kaldırmış.
(bkz: zarf)
(zira bu konuda tam eminlik sağlayamadım)

eline sağlık.
bi daha söylüyorum, eline sağlık.
du bi de heceleyim.
eeeliiineee saaaağlııııık!

şimdi dönüp kendime bi bakıyorum okuyucu,
bi yerim eksilmedi.

burdan erkek analarına sesleniyorum,
lütfen "ye oğlum. ye. ye. ye. ye." diyip önüne doldurduktan sonra
arkasını takip edin.
bi "eline sağlık de ulan!" diyin gerekirse.

hayır erkekler de bi tuhaf.
kadınları anlamıyoruz, bi değişikler,
mutlu etmek için çok uğraşmak gerekiyo falan
konuşmaya gelince lafın bini bi para.

"eline sağlık" demenin değeri paha biçilemez!
unutmayın demeyi, lüffen.

sonra fakir edebiyatı yapılmasın
"naparsak mutlu edemiyoz"
"ne yapsak yaranamıyoz"
"daha napayım ha napayım" diye.

"yemiyoz"

zira yemek masasından kalkarken
kocasına dönüp "bana bi keresinde şunu almıştın,
bi keresinde böyle sürpriz yapmıştın" demiyo kadın.
o sinsi sinsi bakmaların sebebini cümle aleme açıklıyorum,
"bi eline sağlık deme bak ben seni napıcam!"

mutlu etmek çok kolay anacım.
daha da kolayına kaçmayın bak alnınızı karışlamayayım.

bi fincan kahve yapın,
onun için bi kitabın altını çizin,
çoraplarınızı kirliye eşleriyle birlikte atın.
(tamam, sonuncusu biraz zor olabilir)

belki şurada küçük mutlu bir ağaç vardır,
onu bulun.

tamam, kendiniz starbakstan kahve almış içmiş olabilirsiniz,
ama mesela boş starbaks bardağına
camiden su doldurup götürün, mutlu olsun.
(umuuğt!)

elinde anahtarla kapıyı iki saat açmasını
"eheheh kapının açılma ihtimali yüzde yirmi beş
sen altı defadır deniyosun" demeyin.
gerçek bir erkek gibi anahtarlığı alın,
ilk seferde doğru anahtarı bulup açın.
(nooaldı? açamadın dimi!)


durağa gittiği anda otobüsün gelmesini sağlayın demiyorum bak,
basit mutluluklar bunlar.

bunca yıl mutlu edilmemiş eşiniz
bu kadarıyla yetinemeyebilir
daha ne istiyon gadın diye ağzına kaşığın sapıyla vurmayın.
devam ediyorum, sakin..

"kalk okula geç kaldın" diye acele acele uyandırın,
sonra "okul bitti ki ehehe yat lan yat" diyin.
yatıp uyumanın dayanılmaz hafifliğini yaşasın.
(bkz: yatıp uyumanın dayanılmaz hafifliği)
(bkz: semmma kundera)
(çok yakıştı olm!)

markette kasa sırası beklerken
yandaki kasanın kasiyerine azcık rüşvet verin,
yeni kasa açsın hemen geçin.
allahım en büyük mutluluk!

ona mandalina soyun,
içine parmağınızı sokup nasreddin hoca kavuğu yapmayın ama.
ıy çok iğrençsiniz.

sahaf bakının,
aradığı kitapları bulun.
(burdan niyeti olan varsa diye sıralayayım ben istediklerimi,
incarceron, oracle, sapphique.)


kırmızı jöleli hanımeller alın.

ben daha büyük bişey alcam diyosanız
kinder sürprizi satın alın,
sonra "benim masum bilmemnem" diyen
"çalıyordu mu gerçektteğn?!" diyen itici kızı,
ayda yemek yiyien oğlanın,
iple çeken çocuğun itici kere itici analarını içeren
kinder reklamlarını kaldırın.

hatta kelime oyunlu cin reklamların hepsini kaldırın.

teşekkür edin, özür dileyin, günaydın diyin.
bak bunlar niye bu kadar kısa cümleler hiç düşündün mü?
daha çok insan söylesin diye.

daha çok insan olun.

yapın bunları!
ne pahasına olursa olsun!




8.1.14 3 yorum

sırtından vurulmak



hayatınızda samimiyetsizlikle hiç karşılaşmamışsanız eğer,
herkesi kendiniz gibi bilmişseniz,
sevdiklerinizin istekleri sizin vaktinizden, işlerinizden,
isteklerinizden daha ön plandaysa;
tebrikler!

bu acıyı tadacaklardan biri olmaya adaysınız demektir!

her anında yanında olduğunuz,
acısını tatlısını gık demeden paylaştığınız,
hakkında kötü konuşulduğunda dehşetle savunduğunuz bir "dost"unuz
itinayla bu işi yapmak için sizi seçecek.

gururlusunuz değil mi?
siz seçilensiniz, tadını çıkarın.

önce hakkınızda söylediklerini duyacaksınız.
nasıl olur, ben böyle birşey yapmadım ki diyerek
zavallı bir savunma içine gireceksiniz.
sorumluluklarınızı yerine getirmemiş,
onun söylediği kötü lafların asıl sahibi konumuna sokulmuş,
başkaları tarafından nefret edilesi hale getirilmiş biri olmanın,
yeni karakterinizin tadını çıkarın!

sırlarınız ifşa edilecek,
dostlarınız zor durumda kalacak,
ailenizin bile yüzüne bakamayacak hale geleceksiniz.

üstelik hiç yapmadığınız işler yüzünden.

samimiyetle kucak açtığınız,
birlikte nefes aldığınız insanın aslında en başından beri
açığınızı aradığını farkedeceksiniz.

neyse ki etrafınızdaki herkes sizin iyi bir insan olduğunuzu
ve tüm bunların suçlamadan ibaret olduğunu
anlayacak kadar akıllı.
tamam, telaşa gerek yok. 
 birazcık acıyacak sadece.

sırtınızda delik aramayın.
vuruldunuz ve oraya oturan bir taş var.
akciğerleriniz adeta ak misket artık,
büzüldüler ve minicik kaldılar.
panik yapmayın, bu nefes alamama hali geçecek.

siz insanların "ondan uzak dur" demelerine gururunuzdan pay vermemiştiniz
işte ağzınızın payını aldınız.

tebrikler, artık siz de fazlalıkları olanlardansınız.




26 yorum

misafir ol gel banaaağ



g'nayt okuyucu!

nasılsın?

bi kere de gir bi yorum yaz allasen,
gnayt semmma, nasılsın de,
bi kere de sen sorsan ne olurduuğ?!

ben bi manyadım.

şimdi sayın pia_set'in de bu konuda çok doğru noktalara parmak bastığı,
pek münasip tespitlerde bulunduğu gibi
evde durmaya alışkın değildim.
ben de hasta olup yorgan döşek yatınca,
perde bile benden daha çok dışarı çıkınca yapacak bişey bulamadım
paso misafir ağırladım.

hangi hatun kişi ki
evlendiğinin ilk haftasında bi akşam
tanımadığı yirmi kişiyi davet eder evine?

yani çevreye falan da ihtiyacım yok,
gelsin tanışsınlar değil derdim.
ben sabahtan akşama kadar hazırlık yapayım,
sonra onları birileri yesin.
zira ben hepsini yiyemem, azcığını bile yiyemem.

iki aylık evliliğimde
dört kahvaltı, bi büyük enver topluluğu, üç akşam yemeği,
iki yatılı misafir, bilmem kaç çay misafiri topladım.
az daha uğraşsam bütün bonusları bana vericeklerdi,
en di oskar gooz tu semmmaydı ama
başkasının daha çok ihtiyacı vardır dedim 
başım dik, burnum havada, sağ avcumun içiyle ittim ödülü.
arada böyle mütevazılıklarım vardır.
(yaptın dimi hareketi :)

dün de her zaman olduğu gibi
allam nolur bana vakit geçirmenin bi yolunu göster diye zırlarken
anamı halamı akrabayı kahvaltıya çağırayım 
oh la la hayat mutfakta çogüzel tribine girdim.
mutfaktan çıktığımda on öküz girse doyar çıkar
artanıyla kurtlar kuşlar ziyafet çeker durumundaydı.

geldiler, yedik içtik peşinden bi daha yedik içtik
peşinden bi daha bi daha derken
baktım tepsiler hala dolu.
-hayır tatlım, ölçülü yiyoruz biz-

iki buçuk saat "eniştem de gelsin çocukları alıp" diye yalvarmanın,
amcamı bi yandan "yengem gelmek istiyomuş"
yengemi bi yandan "amcam sizi getircekmiş akşam" diye aramamın,
anneme "baam gelcek dimi? gelcek dimi? gelcek dimi?" diye sormamın
hiç bi faydası olmadı okuyucu..
zalımsın ailem!

onlar gittiğinde ben
orta sehpa büyüklüğünde bir tepsi dolusu turta,
iki tepsi börek, enverin ağzına bile sürmeyeceği zeytinli açmalar
(azmı cezmi kasteyledim enver! yicesin!)
bi tencere dolma ve kafam büyüklüğünde oldukları için
benle sohbet etmelerini umduğum kurabiyelerle başbaşa kaldım.

neyse ki enver vardı,
enverle on yıldan fazladan beri tanıdığımız arkadaşlarımız vardı,
(bkz: dan ekinin fazla kullanımından kaynaklanan
 beyin sarsıntısı)
neyse ki evli değillerdi ve envere "adam topla" diye mesaj atmam yeterliydi.

an itibariyle tepsiler tabaklara dolup servis yapılmakta,
çay üstüne çay demlenmekte,
tarafımca kestane çizme rekoru kırılmakta.

yüzümde kocaman bi gülümseme.
dersin ki keyt midıltın kadar zarif, 
aynştayn kadar zeki,
bilgeyts kadar zengin olcaksın demiş bana biri.
öyle de bi şapşal mutluluk.

bi gün de siz toplanıp gelseniz,
size minnak minnak cupcakeler yapsam ben,
nasıl olur?

hayır bu aralar çağıracak kimse kalmadı,
ne olur ki gelseniz?

bu arada söylemek istediğim bişey var,
keen dinialll gel
gömmm leğini kazaklarınıı kitaplarını alll gelll
dınınını
(bkz: çevreye verilebilen azami rahatsızlık miktarı)

tamam, nazan'dan dinle sen.





7.1.14 6 yorum

öpücükler vol.25

:* bi iran kedim olsa,
adını ahmedimiyav koysam.
eşyaları falan çizmese ama, annem kızmasa.


:* ünlü bir türk düşünürü der ki;
"türkiyede 75 milyonun üzerinde vatandaş var.
75 milyon alıyoruz düz hesap.
şimdi trt 1 den her gün 1 kişinin hesap numarası
gün boyu duyrulcak ve herkes gidip o hesaba 1 tl yatırcak.
nedir lan 1 tl 2 çay parası.
her gün 1 insanımız trilyoner olacak beyler.
ayda 30 kişiyi dünyanın en zengin insanları arasına sokcaz.
yeni fabrikalar açılcak süper güç olcaz yani.
savaşcaz filan ama hep biz kazancaz
çünkü o insanlar gidip silah uçak fabrikası filan yapcak.
düşünün 365 fabrika açılsa yılda.
her birinden 2 uçak 730 uçaktan bahsediyorum.
hepsini aynı anda kaldırsak kim karşı gelebilir dünyada bize.
sadece 1 senede en güçlü ülke olabiliriz.
lütfen bu sese kulak verin."


:* ceymi'ye insan eti pişir demiş yapımcısı.
kensi de çok etik bulmamış
"ama" demiş, " biliyorum tadı domuz etine benziyo"
demezler mi hayvanın oğlu,
kimin etini yedin diye.
ben de yatıp kalkıp bu adamın programlarını izliyorum
tveniforkiçında sabahtan akşama.
kaybettin beni ceymi, bundan sonrasını sen düşün.


:* ünlü bir türk düşünürüyüm.
etrafımdakiler arasında ünlüyümdür ayıptır söylemesi.
bi de düşündüklerimi hayata geçirebilecek fırsatlarım olsa..


:* diş bakımı önemli.


:* japonlarda L harfi yoksa
satrançta at nasıl ilerliyo?
of hayatları çok zor.


:* tutunamayanları bitiremeyenlerdenim.


:* sen hiç yüreğinin götürdüğü yere gidebilmek için
iki saat otobüs bekleyip
başlarım lan senin gibi yüreğe diyerek
kendine küstün mü okuyucu?


:* bugün çok aydınlık, çok ferah.
çünkü enise ç. bana mail atmış,
rabbim gününü aydınlık etsin demiş.
hakkaten gülümseyerek uyandım, mutluyum bugün ben.
enise!
yarın da allah gününü zengin etsin diye mail atar mısın?


:* ssg beta mı kullanıyo antik mi,
lüffen bunu burdan açıklasın.






10 yorum

merilin pagroo ne be (:

g'mornin coyiler

şuna da bakın ne şirin (:


bi köpeğim olaydı ben de sırayla
tim burton filmleri karakterleri yapardım.

kuş olur mu ki acaba?
ele gelsin ilk işim şebeğe çevirmek.
şimdi sen benden kork çipetpet!







6.1.14 10 yorum

arka koltukta unutulmuş gibi..


2012nin yedinci ayıymış,

aylak bana "belki fazlalık vardır" demiş.
değerlendirmişim,
aylarca..

şimdi bu sorunun cevabını biliyorum okuyucu, çok iyi biliyorum.

alıştım diyorum, sorduklarında "hayır sıkılmıyorum."
"geçiyo ki vaktim, eğleniyorum ki çok" diyorum.

alışmış taklidi yapıyorum
perdeleri kapalı bi evde akşama kadar
deli dürtmüş gibi kendi kendine ne eğleniyosun öyle diye sormuyo kimse.

düşünmemek işlerine geliyo belki,
belki bize dokunmayan yılan bin yaşasın.

belki "ben demiştim" demenin zevkini tattırmamak istiyorum,
belki de sadece çok özlüyorum bazı şeyleri.

hayatımdaki eksikliğin yerini bi yandan
yüzünü her gördüğümde kocaman gülümsediğim,
dünyada ahirette nasibim dediğim biriyle dolduruyorum.

bi yandan onun bile dolduramayacağı bazı boşluklar açılıyo,

bi yandan artıyo bi yandan eksiliyo.

keşke orda olsaydım dediğim yerler artıyo.

göğüs kafesim daralıyo ama.
daha sık kabus görüyorum
daha az uyuyorum, daha az yiyorum daha az konuşuyorum.

daha güçlü, daha sakin olurdum derdim hep,
artık daha fazla ağlıyorum.

her gün yazıp yazıp siliyorum,
annem babam okuyup üzülmesin diye.

şebnem'i çok iyi anlıyorum ben,
artık kısa cümleler kuruyorum.

"kandırma kendini,
rengarenkti senin hayatın şimdi gri" diyip isyan edesim geliyo,
"çok kişiye nasip olmaz eşinin yolunu dört gözle beklemek,
nimet senin için bu" diyip susturuyorum kendimi.

okuyamıyorum, yazamıyorum.
eli boş duramazken ben
şimdi hiçbişeye odaklanmak istemiyorum.

maneviyattan yoksun olup
evinde eşyası, cebinde parası, hava atacak bi kocası olan herkese
"dağda domuzun eksik" diyen insanlardan olmak istiyorum.

ne kolay hayatları, dimi okuyucu?
özlem yok, sevgi yok, muhabbet yok,
varsa yoksa böbürlenmek hava basmak kendini bişey sanmak var.
neyin eksik olduğunu anlayamamak var,
ne temiz bi hayat..

eksik bişey var okuyucu.

gel bakalım,
neyin eksik, tamamlayalım elimizden geliyosa
demezler mi adama?

demiyolar.







2.1.14 5 yorum

dis yiır ay vanttu


g'nayt okuyucu!

bomba gibi döndüm.
ne oldu da değişti dersen çok bilimsel bi cevabım var;
havalardaan.

malum yeni bi yıla girdik.
gerçi ben bu sene yeni yılı 3 kasımda kutlamıştım,
olsun bi kere daha dilek dilemenin kimseye zararı olmaz.

herşeyden önce
dövülen, öldürülen, hakarete uğrayan,
ailesi-kocası-etrafı tarafından baskı altına alınan,
kendini çocuklarına ve eşine adayıp
hiçbirinden bi hayır göremeden ortalarda kalan kadın
kalmasın, hatta bu olaylar hafızalarımızdan
bireer birer silinsin istiyorum.

bi dakka.
birer birer silinse yıllar alır belki,
onar yirmişer de silinebilir.

her kim ki evine bi muhabbet kuşu almış ola,
kendisi hemen ele gele istiyorum.

bu sene istediğim gibi bir atölye açabilmek istiyorum!
allam bu cümle çok istek dolu oldu,
nooğlursun!

şeftali hem yaz hem kış meyvesi olsun,
karpuz hele hemen çıksın
portakal da bitmesin,
enver lütfen meyve yesin!

he bu arada,
biri tezimi yazsıığn.

çantalı memory stickim kendi kendine geri dönsün.
(bkz: tülay nolursun geri dön)

3 korner bi penaltı olsun.

azıcık insan olunsun.
askerler -asker?!- silah doğrulturken,
babalar el kaldırırken,
kodamanlar cebe indirirken,
üzenler umursamazken
lütfen azıcık insan olsun.

simite zam yapılmasın.
ekmeğe de boydan bi çizgi değil
enden yirmi çizgi atılsın,
yirmi kıtırlı ekmek yiyebilelim.
(bunu daha önce niye düşünemediler?)

bütün çocuklar istediğini yiyebilsin,
bütün babalar istediğini alabilsin,
bütün anneler istediğini pişirebilsin.

amerika, israil, faiz lobileri,
işte dünyanın dengeleriyle her kim oynuyosa onlar,
aile kurumunun mutluluğuyla biraz ilgilensin,
azıcık da onun için çabalasın.

laf uzatmak, dolandırmak falan tümden yok olsun.
zahmet edilmesin hiç,
pat diye söylensin söylenmek istenen.
"yeaani ben olsam bi de pembesini denerdim" denmesin mesela,
"vizon giyince gergedana benzedin" denebilsin.

uyurken sırtım kaşınmasın.

İNSANLAR ARTIK BAAĞIRMAASIIIN

kırk kere söyleyince olsun.

bu ay ev sahibimiz
"ne güzel oturuyonuz sizin gibisini nerden bulcam" desin
bize kira versin.

reha muhtar saadettin teksoy'la birlikte poroğram yapsın.

dünya gözüyle bi kez zeynep'i göreyim!

kalbimi kıranların ağızları kırılsın.

balkanlardan soğuk hava,
eşten dosttan grip,
ev oturmasına samimiyetsiz teyze gelmesin.

ahmet mümtaz taylan'ın dediği gibi,
"ölmek bitsin."
kaldırılsın ölmek, sevdiğinden önce ölmek mesela
sevdiklerinin ölümünü görmek,
bu konuya daha devam edemicem okuyucu.

havadan sudan konuşmak da bitsin.
boş konuşan kadın da,
çok bildiğini sanan da,
etrafındakiler mal kendi aynştayn sanan da
hepsi bitsin.
nevada'ya gönderelim bu tipleri toplayıp,
araştırılsınlar.

facebook da bitsin,
ya da canım baaddin'i süprüntü yapanlar kullanamasın.
anti klişe timi denetlesin kullanıcıları.
neyse ki sami, fırat, faik falan o kadar el adamı olmadı..

israf yok olsun.

sevdiklerim çok uzun yaşasın,
çok..

yani okuyucu işte bu tip basit isteklerim var yeni yıldan.
olamaz mı? olabilir..

bi de güzellik yapayım sana,
bülentciğimden gelsin.


bu sene ne istediğimi bilsin diye,
sana ne çıktı okuyucu?
bak da söylesene bana ;)








 
;