28.10.13 8 yorum

öpücükler vol.23

 
 
:* insanların iki yüzlülüğünü,
elalem için yaşayışlarını,
fırsat bulunca allahın ne dediğini umursamazken
"ama ne derler" cümlesini kurup
sonra mükemmel kullar olduklarını düşünmelerini
an-la-ya-mı-yo-rum!


:* cingi'li yüksek sadakat olmadı bence.
teomanlı kargo olur mu? olmaz.
seyyal tanerli mfö? yok.
bence herkesin popisi kendine,
cingi bireysel kalmalıydı.


:* he bi de rasmus'un lauri'sine çok benzetiyorum..


:* artık aileyim!


:* küçükken ne olmak istediyse
büyüyünce onu olan kaç insan tanıyosun okuyucu?


:* benim hayal gücümü saçma sapan ilkokul öğretmenleri değil
dexter'ın, lost'un, leyla ile mecnun'un sonu bitirdi.
 
 
:* üniversiteler,
insana gerçek dost edinme yaşının
artık çok gerilerde kaldığını hatırlatmak için var.
 
 
:* iner döne döne gökyüzündeeen
hiç bir yüz güzel değil senin yüzünden..


:* biri bunu benim için yapsın!
allasen!
 


:* ev yapımı vişne reçeli,
salçalı ekmek,
lokma tatlısı.
çocukluğumun anlamı!
 
 
:* master yapıcam diye harcadığım zamanda
breaking bad kimya laboratuvarı kursam
şimdi köşeyi dönmüştüm.
 
 
:* günün birinde
"kovulmadım, istifa ettim!" demek istiyorum.
ne pahasına olursa olsun.
 
 
:* sözlükte "sol eli çenesinde entry okuyan yazar"
başlığını gördüm, bi toparlandım.
bi dakka dedim, noluyo, kim nerden dikizliyo.
yalnız değilmişim meğersem,
el salladım hepsine.
böyle de bi boşluk..






26.10.13 0 yorum

aşk böyleyse sevmeyin, sevmeyin beni..


zaman dursun istedim,
bugün pes ettim ben.






4 yorum

bağırmayacaktın antuan, artık ağzının yerini biliyorum!

 
 
isyean!
ebet, bugünün başlangıcı kesinlikle bu kelimeyle olmalı.
 
uzun zamandır burlara adam akıllı uğramıyodum okuyucu.
(adam akıllı da ne garip bi deyim,
akıllı adam çokmuş gibi..)
 
sabahın kör vaktinde
gece ağlamalarından kurtulmak için kalktım.
başka bi amacım yok,
uykumda ağlamıyo olsam allah seni inandırsın
akşama kadar danalar gibi yatabilirdim.
ama gözlerim şişmemeli, zaten biri bi değişik.
 
sabaha kadar dayak yemiş
sonra kodesin bi köşesine sızmış kadınlar gibiyim.
önceki geceki ziyaretçim pek sevgili karabasan
-ki kensi ayda iki kez gelir, bazen böyle vefalılıkları oluyor,
nüfusuma geçiricem yakında-
sol gözüme inme indirdi resmen.
düğün öncesi tam da olacak işti, gözümün beyazı artık kırmızı.

nolcak ki şimdi bu diye düşünüp okunmuş refreshleri dökerken
bi de dün gece uykumda zırıl zırıl ağladım.
hayır, ben rüya sanıyodum
neyin kandırmacası anlamıyorum ki..

suratıma akan rimeller,
ağzımda diş fırçam,
kaburgalarımın arasında tarifi belirsiz bi acı,
kulağımda çook eski bi teoman şarkısıyla
açtım bilogırı önüme.
 
bi bakayım dedim, kim ne yapmış ben yokken.
 
 önce cesi'ye baktım.
nohut'la ayrıldım galiba yazmış.
a aa dedim nohut kim be?!
nohut oğlan fırat mı? ayrılmış mı?
e o zaman birleşmiş?
ben neden hiçbişeyi bilmiyoruuuğm şeklinde kensine isyan edip
suratımı büzüştürerek dişlerimi fırçalamaya devam ettim.

sonra lacrymosa'nın "geçti.geçmedi." postuna ilişti gözüm
zira ben de geçti mi geçmedi mi modundaydım.
sanıyorum benim de çok kez izlediğim bi filmi
-öyle dikkatli izlemişim ki emin olamadım-
içime hüzün öküzü oturtarak yazmış, okudum.
 
isyan etmekte geciktim mi? yoo dostum yoo.
 
ah dedim bi sarı bavulum olsa, bi bordo atkım.
önümde eski bi tren, gözümde kocaman gözlükler.
arkamda uzun bi yol, önümde daha uzun..
 
ama olmaz annem dedim, olmaz yavruuğm.
bizde arkada ağlayan anne olur,
atkıyı boyna sıkıştırıp sırta pat pat vuran baba olur,
yaprak sarmalı kuru köfteli yolluk olur.
 
allahım neden krem dö la krem olamamak var hamurumuzda?!

kendisine de isyanımı bulaştırıp luna'ya geçtim.
yok, o çok naif.
orda benim çemkirmelerime yer yok.
 
yemek bloglarında gördüğüm yemeklere isyan ettim,
olsa da yesek suzan'ın kara lahana çorbasına,
allah ne verdiyse'nin rokalı balıklı
mayonezli yemeğine özellikle.

diğp kadar kreatif olup
şarj spreyini önceden bulamadığıma, üretmediğime isyan ettim.
-hayır şimdi biri buldu, hadi üretsene.
yok anacım benim yapabildiğim sadece isyana bahane üretmek-
şanselize bulvarı'nın da bana yakın
ama isyanı alınmış bi ruh halinde olduğunu gördüm.

yağlı boya'ya da gidip
ben yoğudum neler yapmışın sen bu camları ne güzel boyamışın
ben neden boyayamıyoruuğm şeklinde
bi isyan da orda edicektim ama
dedim bu kadın zarif.
tasarım - tebessüm - tefekkür bu kadın.
allahım ne zarif..
 
azıcık asalet geldi yüzüme de gittim kendime bi çekidüzen verdim.
 
aslına bakarsan isyanım çok başka bişeye.
-doğuş'un ben küçükken bi şarkısı vardı,
allahım isyanım sana değil kendime falan diyodu.
nedeeeğn diye bağırıyodu, çok korkuyodum ben o klipten.
burdan beynimin çöplüğe dönüşmesine katkıda bulunan
bütün klip kanallarına ve çocukluğuma öpücüklerimi sunuyorum-
 
 aman sus, sakin ol, gergin zamanlar diye
kendimi teskin ettiğim durumlar
gece ağlamaları, fizyolojik sıkıntılar, okunamayan kitaplar,
yarım kalan kahveler ve siz sayın bloggerların sayfalarında
ota çöpe isyan etmeler olarak kendini gösteriyo.

bilirim, çekersiniz nazımı.
alttan alın azcık, olur mu?

:*
 
(bak bu öpücük de herkese nasip olmaz okuyucu,
kıymetini bil.
bilmiyosun hiçbişeyin kıymetini!)
 
(tamam, isyan etmiyorum..)



 
25.10.13 2 yorum

you know i'm no good.. meali: aysel git başımdan


amy winehouse..
sence de bu şarkıda bi 
aysel git başımdan 
ben sana göre değilim havası yok mu okuyucu?


mad men'in tanıtımlarında yer alarak
gönüllerde taht kurması da cabası..
amy'ye selamlarla..






23.10.13 0 yorum

sail! avolnation!


şu an bu klibin içinde olmayı
okkadaaar istiyorum ki okuyucu!



22.10.13 4 yorum

anamm diğp mimledi hala doldurmadım dönüşü




yüzyıllar sonra geri döndüm okuyucu.

oy döneyim de bi ıslık çalayım değil,
anamm diğp mimledi hala doldurmadım dönüşü bu aslına bakarsan.

beni meragettiğinizi biliyorum, ebet!

iyiyim ama ne yazasım var ne okuyasım

anca yiyesim içesim var afedersin camış gibi.
hadi kahve içeyim kahveden sonra süt içeyim
bi alman pastası yiyeyim sonra da bi kahve içeyim modundayım.

sonra mide bulantıları çekince
"ay stres de hiç yaramıyo bu kıza" cümleleri altında
başımı öne eğip çok stresli, çok yoğun numarası yapıyorum.

şaka be şaka yapmıyorum öyle bişey,
hakkaten sitresliyim.
(bkz: sitres)

geri sayımda ondan bile değil,
dokuzdan sayıyorum geri.
(galdı mı dohuz?!)

düğüne ben de gelecem canım ben de gelecem diyen varsa
hemen davetiye göndereyim.

bu yoğunlukta hediyesini halaaa gönderemediğim
sayın beyaz kitaplık ailesine saygılarımı sunarım,
özür diliyoorum!

şimdi geçiyorum mime.
mimleyen de yoktu ne zamandır,
diğp yetişti imdadıma, oyy yirim onu ^^

mimi oluşturan da duygu,

1. En çok kırıldığın/incindiğin kelime?

peki.
peki bütün küfürlerin anasıdır.

2. "Herkesin kullandığı bir kelime olur, ama senin için bir insan olur, o özel insan o kelimeyi kullanınca "alınırsın" ne düşünüyorsun?

oy. üç kere okudum soruyu (:
 alınırım yani böyle düşünüyorum.
sen bilirsin dese alınırım mesela.

oysa ben bileyim, ne güzel dimi der başkası
ama yok, ben diyemiyorum.
bana sen bilirsin dese alınırım,
sen ne halt yemeye yanımdasın o zaman
madem herşeyi ben bilirim hop yürü git diyesim gelir
kendimi yerlere vurasım gelir.
böyle de kıymet bilmezlik.. 

 3. Seni en çok duygulandıran şarkı?

rasul balay - nazlı yarim haber salmış.

yok be olur mu öyle şey.
 rufus'tan cigarettes and chocolate milk olabilir mesela,
"it's not very smart tends to make one's heart so brokenhearted" der,
kalbin kırık kalıverirsin.

ya da who knew'dur,
aslında hiçbişey bilmediğini farkedersin.

teoman'dan "O"dur,
sen herşeyi onun için onun yanında yaparken
o hepsine uzaktan bakar bir yabancı gibi.

belki anılara gidiş biletin olur bi şarkı,
belki alakasız bi anda bi yerden kulağına çarpar
sonra suratına çotank diye.

bilemem ki, onlarcası var..


4. Daha önce seni bırakan birisi geldi senden ikinci şans istedi sen de verdin ama buna rağmen yine bırakıp gitti...Şimdi pişman! Ne yaparsın, ne hissedersin?

"Bu duygu, sevgi şeysileri çok kaygan durumlar." demiş diğp,
klavyesini yidiğim!

sanırım elinin tersiyle çarpılmamış insanlar var hayatta,
tattırmak lazım bazenleri.

5. Nefret mi Aşk mı?

kahve.
olmadı nutella.

6. Birinin kalbini kırdığında nasıl gönlünü alırsın?

 birileri var, birileri var.
herkesin popisi kendine.

7. Nasıl ağlarsın? Bağırarak mı? İçine akıtarak mı?

içine akıtarak mı?!
yutkunmak olm o.
güzel ağlarım, sessiz sessiz gayet estetik bi şekilde.
burnum falan akmaz, hiç çirkinleşmem
burnumun ucu, çillerim, gözlerim kızarır çenem titrer
(bkz: ağlaması normalinden güzel olan kız)
 ota çöpe de ağlarım,
 kınada bağırasım gelmese bari..

8. En korktuğun şey?

cin.

9. Ruhun sıkıldığında ne yapmayı seversin? Kendini nasıl sakinleştirirsin/dinlendirirsin?

yürürüm.
bıraksan eski londra asfaltı acaba londra'ya gidiyo mu diye
denerim bile.

10. Bazen kızılmasından hoşlanırsın, peki en çok ne için kızılmasını seversin?

ay bu yemeği ne kadar güzel yapmışsın neden de böyle yapıyosun,
hmm semma bu ev neden bu kadar temiz allahım yarebbim,
ya saçların çok güzel kıskanıyoruz şeklindeki kızmalardan çok hoşlanırım.

töbe töbe allam niye hoşlanayım kızılmasından
sevmem ben öyle şeyler

11. Şiir/müzik/öykü/deneme?

müzük ebsılıtli

 12. En son ne için ağladın?

bi telefon konuşmasına..

13. Birinde hemen etkilendiğin özellik?

terazi ya da ikizler burcu olması.
anasının doğururken isabetli olması yeterli yani,
çok karakteristik özelliklere gerek yok.

14. Dayanamadığın şey?

en çok ben bilirim,
herşeyi bana soracaksınız ben saksı değilimciler.

15. En sevdiğin duygu?

kahvenin ilk yudumunda,
nutellanın ilk kaşığında,
rufus'un ilk kelimesinde,
ütülü çarşafın ilk yatışında,
bebeğin ilk ağlayışında,
fırından yeni çıkmış turtanın ilk çatalında
hani böyle yüzünde şapşal bi sırıtma oluyo ya okuyucu,
işte o bilimin henüz adını koyamadığı duygu,
ilk duygusu.


herkesi mimliyorum,
yüzyıllar sonra hala doldurmamış olan varsa..

öperim!
:*
 
 
 
 



9.10.13 16 yorum

yaktım gemilerimi, dönüş yok artık geri

nasılsın okuyucu?
 
bıkkınsan, anlamıyosan,
sebep arıyosan, gemileri yakasın gelmişse,
hatta gerilip gerilip çotannnnk diye bi tokat atasın varsa
yap.
ne pahasına olursa olsun.


ne diyo athena?
tak etti canıma bu maskeli balo
ve onun sahte yüzleri..

(gökhağn!
on numarasın coyi!)



6.10.13 6 yorum

bir cross stitch albümü. pixar animasyon gururla sunar!



g'nayt okuyucu!
nasılsın?

hadi hadi iyisin nazlanma.

ben bi haftadır bütün eşyalarını toplamış,
kenara iki üç kitap ayırabilmiş,
bitmesin diye azar azar okuyarak vakit geçirmeye çalışır haldeydim.

sonra elime bi etamin parçasının geçmesiyle
iğneler iplikler havada uçuşur oldu.

şimdilik bu motiflerle bardak altlığı veya kitap ayracından
başka ne yapabileceğim konusunda fikrim yok.
ben sevmiyorum ama pano da yapılabilir.

sana fikir olsun,
bana da fikir ver diye patternlar göstericem bak.

oyyi! çok şirinler!

(yağlı boya! özet geçtim, nasıl olmuş?
:)

mustaş'la başlamazsak ayıptır.










4.10.13 0 yorum

ister ninni yap, ister hayatına slogan..

huzurdan başka ne ki bu,
ne gerekir ki insanın ömrünün kalanına sıkıca sarılabilmesi için
huzurdan başka?


zi: good friday - cocorosie

i once fell in love with you
just because the sky turned from gray
into blue..




 
2.10.13 4 yorum

keşke orda olsaydım vol.4


şaayr! deseydim,
hayatım yemyeşil olsaydı..






1.10.13 20 yorum

hurda mum alınır hurdaacıı!

naaber okuyucu?
ben hastayım.

her gün bi yere koşturup
"oov evin de bu eksiği var" dediğim zamanları geride bıraktım.
eksik kalmayınca "o duvara sticker lazım"
"bu rafa renkli vida alayım"
"aman da benim üstünde cupcake resmi olan iki katlı
cupcake servis tabağım yok" şeklinde icatlar çıkarıp
aman israf bee cümlesiyle durumu sonlandırıyorum.

kendime babamı iflasa sürüklememek için bi slogan buldum,
"olmasa ölücen mi?"

ama boş durmuyorum!
hayır!

gidip gelip eşyaları paketlerinden çıkarıyorum.
(çok önemli bi iş, ebet.)
çok kullanmışım eskimiş de
geri dönüştürmeliymişim gibi iyi bi inceliyorum.
hayır bi allahın kulu da demiyo ki
kızım az bi kullansaydın ellemeden kurcalamadan önce?

 

az önce gözüm şu sabunluk takımına ilişti.
hangi akla hizmet almışım hiç belli değil..

ben bunu küçük banyoya koyayım,
kalpli bi de lamba alayım,
şu kalpli diş fırçalıklardan da asayım
ıd yapayım bıd yapayım derken üç saniyede kombinasyonu oluşturuverdim.

ama bi pürüz vardı;
olm banyoda o süngerin fırçanın ne işi var?!

tamam dedim ben oraya kalp şeklinde de sabun alayım minik minik.
ama israf sınırını yüzde bi milyon aşmış,
bulduğum otu çöpü "oyyi ne şiriiğn!" nidasıyla,
avına atlayan kaplan edasıyla kapmış olduğum için
dedim kendi sabunumu ben kendim yaparım.


daha önceden sabun yapmışlığım var.
sonra o sabunların pürüzlü pürüzlü kalmışlığı,
kururken suyunu kaybedip cücük kadar olmuşluğu,
hatta mikrodalgada eritirken
evi barkı kara kara dumanlar sarmışlığı da var.

neyse ki komşular gelip
"hayırdır otağ beyiniz öldü de haber vermek için is mi çıkarıyonuz" demedi.

bi de sabun dediğin banyolu ortamda erir, yamulur.

tamam, salonumu kullanmayın
aman o koltuğa oturmayın
her bulduğunuz yere örtü serin diyecek kadar babanne değilim
ama el emeği sabunlarımı da
enverin koca adam arkadaşlarının kocaman ellerinde heba ettirmem!

çözüm neydi?
çözüm emekti.
şaka be şaka.

bana sabun görünümlü ama sabun gibi erimeyecek bişey lazımdı.
ve neyse ki dünya üzerinde bu icat
elettirikten bile önce yapılmıştı!
mum!

peki bizde var mıydı? hayır.
saatin benim için önemi var mıydı? yine hayır.

en sevimli surat ifademi takındım,
apartmanı dolaşmaya başladım.
"acaba kullanılmış, eski mumunuz var mı?" diyerek.
neyse ki ganimet yengemden çıktı,
elime koca bi poşet mumu tutuşturuverdi.

kalp dediğin kırmızı olur,
bunca senelik biyoloğum daha başka rengini görmedim diyerek
evde pastel boya aramaya başladım.

ama unuttuğum bi gerçek vardı,
yeni gelinin bu kadar pastel boyası kuru boyası olmaz
diye baskı yapan zihniyet sayesinde
tüm boyalarımı narin'e vermiştim.
siz boyasız gelinsiniz diye biz de olmak
zorunda mıyız anneler?!

gidip gönlü zengin komşu kızı narin'in kapısını çaldım.
(yazar burada gönlü zengin lafını kullanarak ironi yapıyor)
"nariiğn, canıığm, ne tatlı pijaman vaar
ben hani sana boyalar vermiştim ya
onun kırmızısı lazım değilse azıcık alayım mı?" dedim.

narin kırmızı boyayı eline aldı,
ölçtü, biçti, bana bi baktı
"napıcan" dedi.

"ama" dedim "biri birinden bişey isteyince napıcan denmez,
lazım ondan istiyorum. bak ben verirken sana öyle sormamıştım"

"ama" dedi, "ben senden istemedim sen kendin verdin.
sen istersen ben sorarım."

vay arkadaş, beş yaşındaki kapitaliste bak sen..
sağolsun boyanın dörtte birini verdi.




eski mumların fitillerini çıkardım,
bişiy yapardım ki ben onlarla.
mumları krispy kreme kutusuna rendeledim,
allam mum koydum donut çıksın diye dua edip
kutunun kapağını bi kaç kez açıp kapattım ama
tutmadı duam.
olsun, bi dahakine inşallah.

pastel boyayı kattım,
benmari usulü erittim.
sonra da popcake için kullanmak üzere aldığım kalpli kalıba döktüm.


attım buzdolabına.
mum dilenme ve narinle pazarlık aşamasını saymazsak
(ki senin saymana gerek yok okuyucu)
toplamda beş dakikalık bi işlem.
 püf noktalarını vermek gerekirse
neyse gerekmez ben uğraştım sen de uğraş.

joke joke,
yok püf noktası falan.

mumu rendelersen çok çabuk eriyo,
oo bu ne böyle su gibi oldu azcık un mu katsam falan diye düşünme
yani benim bi aklımdan geçmedi değil.
mumu eritmek için kullandığın kabı da
hemen soğuk suya tutup telle ovalarsan kolayca temizleniyo.
ben sonucu sevdim


olur yani göndermek istersen
dibi gelmiş mumlarını falan..


 
;